YUKARIDA NASILSA AŞAĞIDA DA ÖYLEDİR YASASI 31 Ağustos 2025, 21:27

Yasanın Kökeni: Hermetik Gelenek
Bu ifade, evrenin işleyişine dair yedi temel ilkeden oluşan Hermetik Felsefe'nin ikinci prensibidir. Bu öğretiler, antik Mısır'da yaşadığına inanılıp bilgeliğin ve yazının tanrısı Thoth'a (Yunanların Hermes'i, Romalıların Merkür'ü) atfedilir. Bu nedenle "Hermes Trismegistus" (Üç Kere Büyük Hermes) ismiyle anılır. İlkeler, "Kybalion" adlı kitapta derlenmiştir.
Yasayı Kelime Kelime Çözümlemek
- "Yukarı": Makrokozmos. Büyük olan, gözle görülebilir evren. Gökyüzü, yıldızlar, galaksiler, gezegenler, doğa yasaları ve hatta tanrısal/kozmik düzlem.
- "Aşağı": Mikrokozmos. Küçük olan, insan, insan bedeni, zihni, hücreler, atomlar, günlük hayatımızdaki olaylar ve ilişkiler.
- "Nasılsa... öyledir": Benzerlik, yansıma, analoji ilkesi. Yapı, model ve işleyiş bakımından birbirine paralellik.
Kısaca: Evrenin büyük ölçekli ("yukarı") işleyişi ile insan ve onun küçük dünyasının ("aşağı") işleyişi arasında bir benzerlik, bir yansıma vardır. Birini inceleyerek diğerinin prensiplerini anlayabiliriz.
Bu Yasayı Nasıl Anlamalıyız? (Felsefi ve Pratik Yorumları)
Bu, basit bir "benzetme" değil, derin bir ilişkiler ağı ve model benzeşimi ilkesidir. Birkaç katmanda inceleyelim:
- Kozmos ve İnsan Arasındaki Analoji (Makrokozmos - Mikrokozmos)
Bu, en klasik yorumdur. İnsan, evrenin bir minyatürüdür; evren ise büyütülmüş bir insandır.
- Antik Yunan & Roma:Stoacı filozoflar, evreni devasa bir canlı organizma (Logos) olarak görürdü. İnsan ise bu organizmanın içindeki küçük bir kıvılcım, bir mikro-organizmaydı. Evrendeki düzen (kozmos) ile insanın kendi iç dünyasındaki düzen (erdem) arasında doğrudan bir bağ kurarlardı.
- Doğu Felsefeleri:Taoizm'deki Yin-Yang dengesi, hem evrende (gece-gündüz, mevsimler) hem de insan bedeninde (sıcak-soğuk, enerji dengesi) aynı şekilde işler. Ayurveda ve geleneksel Çin tıbbı, insan vücudundaki elementlerin (toprak, su, ateş, hava, eter) evrendeki elementlerle aynı olduğunu ve benzer yasalara tabi olduğunu savunur.
- Zihinsel ve Spiritüel Yansıma
Burada "yukarı" daha çok bilinç, ruh veya tanrısal alem; "aşağı" ise bireyin zihni ve deneyimleridir.
- İçsel Dünya ve Dışsal Dünya:Dış dünyada gördüğümüz çatışmalar, dengeler, döngüler (mevsimler, gelgitler) aslında kendi iç dünyamızın bir yansımasıdır. Öfke duyduğumuzda içimizde bir fırtına kopar, huzurlu olduğumuzda sakin bir okyanus gibi oluruz. Dışarıda gördüğümüz her şey, içimizde bir karşılığa sahiptir.
- Arketipler (Carl Jung):Jung'un kolektif bilinçdışı ve arketip kavramı bu yasayla doğrudan bağlantılıdır. "Yukarıdaki" evrensel, mitolojik temalar (kahraman, bilge ihtiyar, anne, gölge) "aşağıdaki" her bir bireyin psikolojisinde kendini gösterir. Bir miti okuduğumuzda aslında kendi içsel yolculuğumuzu okuruz.
- Bilimsel ve Yapısal Benzerlikler (Modern Yorum)
Modern bilim, bu kadim ilkeyi şaşırtıcı bir şekilde doğrulamaktadır. Farklı ölçeklerde benzer yapılar ve modeller ortaya çıkar.
- Fraktallar:Bu, ilkenin en mükemmel bilimsel kanıtıdır. Bir kar tanesinin, bir ağacın dallanmasının veya bir sahil şeridinin yapısı, ne kadar yakınlaştırırsanız yakınlaştırın, hep aynı temel modeli (pattern) gösterir. Küçük parça, bütünün yapısını ve formunu taşır. "Yukarıdaki" (bütün) model, "aşağıdaki" (parça) her detayda aynen tekrarlanır.
- Atom ve Güneş Sistemi:Atom modeli (merkezde bir çekirdek ve etrafında dönen elektronlar) ile Güneş Sistemi (merkezde Güneş ve etrafında dönen gezegenler) yapısal olarak birbirine benzer. Bu bir tesadüf değil, kütleçekimi ve elektromanyetizma gibi temel kuvvetlerin farklı ölçeklerde benzer davranış modelleri oluşturmasıdır.
- Hücre ve Şehir:Bir hücreyi inceleyin: bir çekirdeği (yönetim merkezi), mitokondrileri (enerji santralleri), ribozomları (protein fabrikaları), hücre zarını (sınır kapıları ve güvenlik) vardır. Bir şehir de aynı bileşenlere sahiptir. İşlevsel organizasyon benzerdir.
Pratik Hayatta ve Kişisel Gelişimde Nasıl Kullanılır?
Bu yasa sadece teorik değil, son derece pratik bir araçtır.
- Kendini Anlama:Dış dünyada sürekli tekrar eden sorunlarınızı (örneğin, hep aynı tip insanlarla anlaşamama, hep aynı tür işlerde tıkanma) gözlemleyin. Bu dışsal model ("yukarı"), muhtemelen içinizdeki ("aşağı") bir düşünce kalıbının veya inancın yansımasıdır. Dışı değiştirmek için önce içi değiştirmek gerekir.
- Evreni Anlama:Karmaşık evrensel olayları anlamak için onların küçük modellerine bakın. Bir su birikintisindeki dalgalanmalar, okyanus dalgalarının prensibini anlamanıza yardımcı olur.
- Bütünlük ve Bağlantı Hissi:Bu ilke, evrendeki her şeyin birbiriyle bağlantılı olduğunu ve hepimizin bu büyük düzenin bir parçası olduğumuzu hatırlatır. Bu, yalnızlık hissini azaltır ve daha bütüncül bir bakış açısı kazandırır.
Önemli Bir Uyarı: Alegori Değil, Benzeşim
Bu yasayı yanlış anlamamak gerekir. "Güneş krallar gibi parlak olduğu için, krallar da güneş gibi parlak olmalıdır" gibi basit bir alegori (simgesel benzetme) değildir. Daha derinde, işleyiş, ilişki, yapı ve model benzeşimi ile ilgilidir. İki sistem arasındaki soyut ilişkilerin aynı olmasıdır.
Sonuç olarak, "Yukarıda nasılsa, aşağıda da öyledir" ilkesi, evrenin birliğini ve her seviyedeki düzenini vurgular. Bize, en büyük gizemleri anlamak için önce kendimize ve en küçük olana bakmamız gerektiğini; en küçük detayın bile aslında kozmik bir düzenin parçası olduğunu hatırlatır. Bu, hem bilimsel keşfin hem de spiritüel arayışın temelindeki en güçlü ilkelerden biridir.
Kuran-ı Kerim'de "Yukarıda nasılsa, aşağıda da öyledir" (Hermetik ilke) şeklinde doğrudan ve lafzi bir ifade bulunmaz. Ancak, bu ilkenin ruhunu, temel felsefesini ve çeşitli tezahürlerini çok güçlü bir şekilde destekleyen, hatta onu aşan birçok ayet vardır.
Bu ayetler, genellikle insanın (mikrokozmos) ve evrenin (makrokozmos) aynı Yaratıcı'nın eseri olduğunu, aynı ilahi kanunlara tabi kılındığını ve birbirlerini anlamak için birer işaret (ayet) olarak yaratıldığını vurgular.
İşte bu kadim ilkeyi çağrıştıran ve onunla derin bir temas halinde olan Kuran ayetlerinden bazıları:
1. İnsan ve Evren Arasındaki Yaratılış Uyumu (Tek Kaynak)
Bu ayetler, her ikisinin de aynı kaynaktan, aynı amaçla ve aynı kudretle yaratıldığını gösterir. Bu, benzeşimin en temel dayanağıdır.
- Fussilet Suresi, 53. Ayet:
- "Onlara hem afakta (dış dünyada, ufuklarda) hem de kendi nefislerinde ayetlerimizi (işaretlerimizi) göstereceğiz ki, onun (Kuran'ın/Hakk'ın) gerçek olduğu onlara iyice belli olsun. Rabbinin her şeye şahit olması yetmez mi?"
- Yorum:Bu ayet, konumuzun özüdür. "Afak" (yukarıdaki evren) ve "enfüs" (aşağıdaki benlik, içsel dünya) arasındaki paralel işleyiş, Allah'ın varlığının ve birliğinin birer kanıtıdır. Dış evrendeki düzen, uyum ve yasalar ile içimizdeki düzen, uyum ve yasalara (vicdan, akıl, sevgi, merhamet) bakarak hakikati anlayabiliriz.
- Zariyat Suresi, 20-21. Ayetler:
- "Kesin olarak inanacaklar için yeryüzünde birçok ayetler (işaretler, deliller) vardır. Ve kendi nefislerinizde de. Hâlâ görmüyor musunuz?"
- Yorum:Bu da "afak-enfüs" ilişkisinin çok net bir ifadesidir. İnsan, yeryüzündeki ve kendi varlığındaki ayetleri okuyarak, evrensel yasaların tek bir kaynaktan geldiğini idrak eder.
2. Yapısal ve İşlevsel Benzerlikler
- İnsan Suresi, 2. Ayet:
- "Şüphesiz biz insanı, birbirine karışmış bir nutfeden (sperm ve yumurta) yarattık. Onu imtihan edelim diye kendisini işitir ve görür kıldık."
- Yorum:İnsana verilen işitme ve görme yetileri, onun etrafındaki "yukarıdaki" alemi algılayıp anlamasını sağlayan araçlardır. Algılayan (mikrokozmos) ile algılanan (makrokozmos) arasında bir uyum ve ilişki kurulmuştur.
3. Ölüm ve Diriliş Metaforu (Döngüsellik)
Hermetik ilke, döngüleri de içerir. Kuran'da, "aşağıdaki" dünyada gördüğümüz bir olayın, "yukarıdaki" manevi alemin bir yansıması olarak kullanıldığını görürüz.
- Rum Suresi, 50. Ayet:
- "Şimdi bak Allah'ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor. Şüphesiz O, ölüleri de mutlaka diriltecektir. O, her şeye hakkıyla gücü yetendir."
- Fatır Suresi, 9. Ayet:
- "Rüzgarları gönderip de bir bulut kaldıran Allah'tır. Biz onu ölü bir beldeye sevk ederiz de onunla yeryüzünü ölümünün ardından diriltiriz. İşte (ölümden sonra) diriliş de böyle olacaktır."
- Yorum:Bu ayetler, doğadaki bir canlanma, dirilme olayını ("aşağıda" olan), ahiret inancı ("yukarıda" olan, metafizik alem) için bir kanıt ve örnek (mesel) olarak gösterir. Doğadaki döngü, metafizik dünyadaki döngünün bir yansıması, göstergesi ve anlaşılması için bir araçtır.
4. Sünnetullah (Allah'ın Değişmez Yasaları)
Kuran'ın "evrensel yasa" anlayışının en somut ifadesi Sünnetullah kavramıdır. Bu, hem fiziksel evrenin (makrokozmos) hem de toplumsal ve bireysel hayatın (mikrokozmos) işleyişini düzenleyen değişmez ilahi kanunlardır.
- Fatır Suresi, 43. Ayet:
- "...Allah'ın kanununda (sünnetullah) asla bir değişiklik bulamazsın. Allah'ın kanununda asla bir sapma da bulamazsın."
- Ahzab Suresi, 62. Ayet ve Fetih Suresi, 23. Ayet:
- "Allah'ın önceden geçenler hakkındaki kanunu (sünneti) budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın."
- Yorum:Sünnetullah, hem "yukarıdaki" göklerin hem de "aşağıdaki" yeryüzünün ve toplumların yönetildiği tek ve evrensel bir yasa sistemidir. Bir toplum ifsat ederse (bozulursa), bu evrensel yasa gereği helak olur (Ahzab Suresi, 62). Tıpkı yerçekimi yasasını ihlal eden bir nesnenin düşmesi gibi, sosyal ve ahlaki yasaları ihlal eden bir toplum da "düşer". Bu, her iki alem için de geçerli olan tek bir kanunlar bütünlüğünü gösterir.
Sonuç ve Felsefi Karşılaştırma
- Hermetik İlke:Daha çok yapısal ve sembolik bir benzeşim ve analoji üzerine kuruludur. "Nasılsa öyledir" (as above, so below) ifadesi statik bir yansımayı çağrıştırır.
- Kuran'ın Yaklaşımı:Bu, daha dinamik ve derin bir ilişkiyi tarif eder. İnsan ve evren, aynı Tek Kaynak'tan (Allah) gelen, aynı evrensel yasalara (Sünnetullah) tabi olan ve birbirini anlamak için yaratılmış iki kitap gibidir. Biri "Kâinat Kitabı" (yukarı), diğeri "İnsan" veya "Kuran Kitabı" (aşağı ile temas halinde) olarak düşünülebilir. Aralarındaki ilişki, pasif bir yansımadan ziyade, aktif bir şekilde okuyup ibret almayı gerektiren bir uyum ve deliller (ayetler) bütünlüğüdür.
Dolayısıyla, Kuran-ı Kerim, bu kadim felsefi ilkeyi yalnızca doğrulamakla kalmaz, onu vahyedilmiş bir perspektifle derinleştirir, kökenini (Tek Yaratıcı) ve amacını (Yaratıcı'yı tanımak) açıklar.
İki Deniz: İçimizdeki ve Dışımızdaki Evren
Genç bir öğrenci olan Elif, hocasının kulübesinin önünde oturmuş, etraftaki dağlara ve gökyüzüne bakıyordu. İçi, evrenin büyük sorularıyla öyle doluydu ki, neredeyse taşıyordu. Sonunda dayanamadı ve içeri girdi.
"Hocam," dedi, sesi heyecanla titreyerek. "Her şeyi anlamak istiyorum. Yıldızların yörüngelerini, mevsimlerin döngüsünü, kalbimdeki hüznün ve sevincin nedenini... Ama hepsi o kadar dağınık ve karmaşık geliyor ki. Nereden başlamalıyım?"
Bilge hoca, derin gözlerinde bir ışık parlayarak, sessizce yerinden kalktı. Elif'e sessizce onu takip etmesini işaret etti. Onu kulübenin arkasındaki uçsuz bucaksız, cam gibi berrak bir gölün kıyısına götürdü.
"Bu göle bak, Elif," dedi hocası, sesi suyun huzur veren sesiyle bir olmuştu. "Ne görüyorsun?"
Elif baktı. "Gökyüzünü görüyorum, hocam. Bulutları, uçan kuşları, hatta şu anda ufukta yükselen ayı... Her şey o kadar net yansımış ki, sanki gökyüzü gölün içine düşmüş de orada yaşıyor."
Hocası hafifçe gülümsedi. "Peki, şimdi şu taşı al ve suya at."
Elif, yerden düz, yuvarlak bir çakıl taşı aldı ve suyun durgun yüzeyine fırlattı. Plop! Taş, suya değer değmez, mükemmel yansıma anında bozuldu. Taşın değdiği noktadan dışa doğru, birbirini kovalayan daireler halinde dalgalar yayılmaya başladı. Dalgalar, yansıyan gökyüzünü ve ayı titreten, bölen, eğip büken bir desen oluşturdu.
"Şimdi ne oldu?" diye sordu bilge.
"Gök yüzündeki düzen bozuldu," dedi Elif şaşkınlıkla. "Ama hayır, bekleyin... Aslında bozulmadı. Sadece... hareketlendi. Bir düzen yerine, başka bir düzen geldi. Dalgaların düzeni."
Hocasının gözlerindeki ışık daha da parladı. "İşte, evrenin en büyük sırrı budur, evladım. Yukarıda nasılsa, aşağıda da öyledir."
Elif, hocasına sonra da göle baktı, anlamaya çalışıyordu.
"Şu an gölün yüzeyinde iki şey var," diye devam etti bilge. "Biri, yukarıdaki gerçek gökyüzü. Diğeri ise onun aşağıdaki yansıması. Yansıma asla 'gerçek' değildir, ama 'gerçek' olanın mükemmel bir temsilidir. Onun kurallarını, düzenini ve hareketlerini takip eder."
"O taşı attığında ne oldu? Yukarıdaki gökyüzü değişmedi. Aynı kaldı. Ama aşağıdaki yansıma, bir dalga etkisiyle bozuldu. Peki, bu bize ne öğretiyor?"
Elif bir süre düşündü. "Yukarıda bir değişim olmadan, aşağıda bir değişim olmaz mı?"
"Kesinlikle!" diye onayladı hocası. "Ama daha da derine in. O taş nereden geldi?"
"Benden, hocam. Ben attım."
"Yani," diye fısıldadı bilge, "sen, aşağıdaki bir varlık olarak, aşağıdaki yansımada bir değişiklik yarattın. Ama bunu, yukarıdaki evrensel yasalara uygun bir şekilde yaptın. Taşı attın, ve evrensel bir yasa olan 'sebep-sonuç' ilkesi devreye girdi. Bir etki yarattın ve bu etki, suyun doğasında var olan bir başka yasa uyarınca, dalgalar halinde yayıldı."
"Şimdi bu prensibi kendinde düşün," diye devam etti hocası. "Senin zihnin ve kalbin, bu berrak göl gibidir. Yukarıdaki evrensel yasalar – sevgi yasası, denge yasası, nedensellik yasası, döngü yasası – orada, saf halleriyle duruyor. Sen, bir düşünceyi veya bir niyeti zihninden geçirdiğinde, tıpkı suya bir taş atmak gibi, içindeki bu yansımada bir dalga yaratırsın."
"Öfke taşını atarsan, içindeki huzur yansıması bozulur ve etrafa öfke dalgaları yayılır. Sevgi taşını atarsan, sevgi dalgaları yayılırsın. Ve unutma, bu dalgalar sadece senin içinde kalmaz. Tıpkı bu göldeki dalgaların sonunda kıyıya vurup kumları hareket ettirmesi gibi, senin içinden yayılan dalgalar da ilişkilerine, yaptığın işe, tüm hayatına yansır."
Elif, göle bakakaldı. Artık sadece suyu görmüyordu. Her şeyi görüyordu. "Yani," diye mırıldandı, "içimdeki düzeni değiştirmek için, dışımdaki dünyayı zorlamam gerekmeyebilir. Sadece zihnimin sularına ne attığıma dikkat etmem yeterli. Çünkü içimdeki düzen, dışımdaki düzeni belirliyor."
Bilge hoca, son sözünü söyledi: "Aynen öyle. Kendi küçük evreninde (mikrokozmos), büyük evrenin (makrokozmos) yasaları geçerlidir. Sen, o yasaların bilgece bir uygulayıcısı olmayı seçebilirsin. İçindeki göle, hangi taşları atacağını bilmek... İşte tüm bilgelik ve huzur, bu seçimdedir."
Elif, o gün, evreni anlamak için dağlara değil, kendi kalbinin derin, durgun sularına bakması gerektiğini öğrendi. Çünkü orada, tüm yıldızlar ve yasalar, saf bir yansıma halinde zaten duruyordu.
DIĞER HABERLER
-
DİRENÇ YASASI
01 Eylül 2025, 01:21 -
ÇEKİM YASASI
01 Eylül 2025, 00:49 -
İSTEK YASASI
31 Ağustos 2025, 23:53 -
İÇERİDE NASILSA DIŞARIDA DA ÖYLEDİR YASASI
31 Ağustos 2025, 23:44 -
YUKARIDA NASILSA AŞAĞIDA DA ÖYLEDİR YASASI
31 Ağustos 2025, 21:27 -
İnsana dair dürtü duygu dönüşümleri
06 Temmuz 2025, 19:42 -
HASTA VE ENGELLİ ZULMÜ İLİK KEMİK KAN TÖVBE VE DUASI
23 Ocak 2025, 17:58 -
Neden Tövbe Ediyoruz
16 Ocak 2025, 00:55 -
TÜM TERAPİ YAPILIŞLARI
01 Ocak 2025, 21:39 -
ŞİRK TERAPİSİ UYGULAMASI
01 Ocak 2025, 21:34