YANSITMA YASASI 01 Eylül 2025, 23:50

Yansıtma Yasası (Law of Reflection) Nedir?
Özünde, Yansıtma Yasası, dış dünyamızda deneyimlediğimiz her şeyin, en derin benliğimizin, bilinçdışımızın veya ruhumuzun bir yansıması olduğunu öne süren evrensel bir prensiptir. Basitçe ifade etmek gerekirse: "Dışarıda gördüğün, içeride olanın aynasıdır."
Bu, pasif bir şekilde etrafımızda olup bitenleri izlediğimiz anlamına gelmez. Aksine, dış realiteyi aktif bir şekilde, içsel durumumuzla (düşünce, inanç, duygu, travma, arzu ve korkularımızla) "çektiğimizi" veya "yarattığımızı" söyler. Bu, suçlama veya kendini suçlama değil, bir farkındalık ve sorumluluk alma meselesidir.
- Yasının Kökenleri ve Felsefi Temelleri
Yansıtma Yasası, birçok felsefi, spiritüel ve psikolojik gelenekte ifade bulur:
- Hermetik Felsefe:"Yukarıdaki aşağıdaki gibidir, aşağıdaki yukarıdaki gibidir" ilkesi (Zümrüt Tablet). Mikrokozmoz (birey) ve makrokozmoz (evren) birbirini yansıtır.
- Budizm ve Hinduizm:"Karma" kavramı, eylemlerimizin ve niyetlerimizin bize geri döneceği prensibine dayanır. Bu, eylemsel bir yansımadır.
- Carl Jung ve Psikoloji:Jung'un "Gölge" (Shadow) kavramı, yansıtmanın modern psikolojideki en net ifadesidir. Reddettiğimiz, görmezden geldiğimiz, beğenmediğimiz kişilik parçalarımızı bilinçdışı olarak başka insanlara yansıtırız. Birinde aşırı tepki verdiğimiz bir özellik, genellikle kendi gölgemizde bastırdığımız o özelliğin yansımasıdır.
- Kuantum Fiziği (Felsefi Yorum):Gözlemcinin, gözlemleneni etkilediği fikri, bilincimizin realiteyi şekillendirmedeki rolüne işaret eder.
- Yansıtma Mekanizması Nasıl İşler?
Yansıtma, bilinçdışı (otomatik) ve bilinçli (niyetli) seviyelerde çalışır.
- A) Bilinçdışı Yansıtma (Gölge Yansıtması):
Bu en yaygın biçimidir. İçimizde kabul etmekte zorlandığımız bir duygu (örneğin, kıskançlık, öfke, kibir, korku) vardır. Ego, bu rahatsız edici parçayla yüzleşmek yerine, onu dışarı, bir başka insana, gruba veya duruma yansıtarak sorunu "dışsallaştırır". Böylece, içsel çatışmadan kaçınırız.
- Örnek:Son derece cimri bir insan, sürekli olarak başkalarını "paragöz" olmakla suçlar. Aslında kendi paraya olan takıntısını görmek istemediği için, bu özelliği dışarı yansıtır ve başkalarında görür.
- B) Bilinçli Yansıtma (Yaratım/Yankı):
Bu daha yüksek bir farkındalık seviyesini gerektirir. İçsel dünyamızın (düşünce ve duygularımızın) dış dünyamızı aktif olarak çektiğini anlamaktır. Pozitif niyetler, minnettarlık ve sevgi dolu düşünceler, hayatımızda benzer frekansta deneyimleri çeker.
- Örnek:Kendisini sevgi dolu, güvenen ve değerli hisseden bir insan, ilişkilerinde de genellikle sevgi ve saygı görür. İçsel durumu, dışsal gerçekliğine yansır.
- Yansıtma Yasasının Tezahür Alanları (Nerede Görürüz?)
- İlişkiler:En güçlü yansıtma alanıdır. Eşimizde, ailemizde veya arkadaşlarımızda bizi rahatsız eden her şey, üzerinde çalışmamız gereken bir içsel parçamıza işaret eder. Aynı şekilde, hayran olduğumuz özellikler de (projeksiyon) içimizde potansiyel olarak var olan o gücün yansıması olabilir.
- İş ve Kariyer:"Hiçbir zaman takdir görmüyorum" diyen biri, muhtemelen kendi yaptığı işi ve emeği yeterince takdir etmiyordur. "Patronum çok baskıcı" şikayeti, kişinin kendi kendine uyguladığı içsel baskının bir yansıması olabilir.
- Finansal Durum:Para akışındaki tıkanıklıklar, genellikle kişinin kendisine ve evrene olan güvensizliğinin, değersizlik hissinin veya "paraya kötüdür" inancının bir yansımasıdır.
- Sağlık:Psikosomatik rahatsızlıklar, bastırılmış duyguların (öfke, üzüntü) bedende somutlaşmış halidir. Beden, içsel durumun aynasıdır.
- Yansıtma Yasasıyla Nasıl Çalışılır? (Pratik Uygulama)
Bu yasa bir suçlama aracı değil, bir özgürleşme aracıdır. İşleyişi:
- Tepkiyi Fark Et:Size acı, öfke, kıskançlık, rahatsızlık veren bir durum veya kişiyle karşılaştığınızda durun. Bu bir "tetiklenme"dir.
- İçe Dön ve Sor:"Bu kişi/değer bana tam olarak neyi hatırlatıyor? Bende hangi duyguyu uyandırıyor? Bu durum, kendimle ilgili hangi inancımı yansıtıyor?"
- Sahiplen ve Kabullen:Zor olsa da, gördüğünüz şeyin (olumlu veya olumsuz) sizinle bir ilgisi olduğunu kabul edin. "Evet, bu öfke bende de var. Onunla yüzleşmekten kaçıyordum." deyin.
- Dönüştür:Bu içsel parçayı kabul ettikten sonra onu nasıl dönüştürebileceğinizi düşünün. Öfke, güce dönüştürülebilir mi? Kıskançlık, ilham ve kendi yolunuzu çizme motivasyonuna dönüşebilir mi?
- Niyet Et:Bilinçli olarak, dışarıya yansıtmak istediğiniz duygu ve durumları içeride besleyin. Minnettarlık, sevgi ve huzur içeren bir zihin, zamanla bunları yansıtan bir hayat yaratacaktır.
Önemli Uyarı ve İncelikler
- Kurban Zihniyetini Terk Ettirir:Bu yasa, "her şey senin suçun" demez. "Her şeyden sorumluluk alabilirsin" der. Bu inanılmaz bir güçtür; çünkü değişim için dışarıdaki birinin veya bir şeyin değişmesini beklemek zorunda kalmazsınız. Değişimi kendinizde başlatabilirsiniz.
- Gerçek Kötülüğü Görmezden Gelmek Değildir:Dünyada gerçek adaletsizlikler ve negatiflikler vardır. Yansıtma yasası, bunları görmezden gelmek veya mazur göstermek için kullanılmamalıdır. Amacı, kişinin kendi içsel gücünü keşfetmesi ve kendi deneyimine anlam vermesidir. Bir başkasının eylemlerinin sorumluluğunu üstlenmek değil, o eylemlere verdiğiniz tepkinin sorumluluğunu almaktır.
- Hem Olumlu Hem Olumsuzu Kapsar:Sadece olumsuzlukları değil, hayranlık duyduğunuz, sevdiğiniz özellikler de sizinle ilgilidir. Birinde hayran olduğunuz cesaret, sizde gelişmeyi bekleyen bir potansiyeldir.
Sonuç olarak, Yansıtma Yasası, evrenin en büyük öğretmen olduğu ve derslerin de kişinin kendi aynasından geçerek ona ulaştığı felsefi bir prensiptir. Hayatınız bir sinema perdesiyse, yansıtma yasası size projektörün sizin elinizde olduğunu ve filmi değiştirme gücüne sahip olduğunuzu hatırlatır.
İlişkiler, bilinçdışımızın en güçlü projektör perdesidir. Bu yasayı bu bağlamlarda derinlemesine örnekleyelim.
Bireysel Düzeyde Yansıtma: Kendimizle İlişkimiz
Dış dünyadaki her yansımanın kaynağı, öncelikle kendi içimizdeki benlik algımızdır.
- Örnek 1: Değersizlik Hissi
- İçsel Durum:Ali, derinlerde kendini yetersiz ve değersiz hissediyor. Bu his, çocukluğundan gelen ve onu farkında olmadan yönlendiren bir inanç.
- Dışa Yansıması:Ali, iş yerinde sürekli terfi alamıyor veya fikirleri görmezden geliniyor. Patronunu ve iş arkadaşlarını "beni takdir etmiyorlar", "beni görmüyorlar" diye suçluyor.
- Yasanın İşleyişi:Ali'nin dış dünyası, onun içsel "değersizlik" inancını yansıtıyor. Nasıl bir radyo istasyonu dinliyorsanız onu duyarsınız, Ali de kendi içsel "değersizlik" frekansından yayın yaptığı için, dünyadan da bu frekansa uygun tepkiler (görmezden gelinme, takdir edilmeme) alıyor. Bu bir tesadüf değil, bir yankıdır.
- Örnek 2: Kontrol İhtiyacı
- İçsel Durum:Ayşe, hayatının ve duygularının kontrolünü kaybetmekten aşırı korkuyor. Bu, bilinçdışı bir korku.
- Dışa Yansıması:Ayşe, trafikte diğer sürücülere, markette yavaş hareket eden kasiyere, plansız bir şey yapmak isteyen arkadaşına aşırı sinirleniyor. Dış dünya onun için "kontrol edilemeyen bir kaos" gibi görünüyor.
- Yasanın İşleyişi:Ayşe'nin içsel "kontrol kaybı" korkusu, dışarıya "her şeyi kontrol etme ihtiyacı" olarak yansıyor. Dışarıdaki kaos, içerideki kaosun yansımasıdır. Sürekli dışarıyı kontrol etmeye çalışması, aslında içsel korkusunu yatıştırma çabasıdır.
Aşk ve Romantik İlişkilerde Yansıtma: "Aşık Olmak" ve "Sevmek"
Romantik çekim ve ilişkiler, Yansıtma Yasası'nın en yoğun yaşandığı sahnedir. İki temel şekilde işler:
- A) Olumlu Yansıtma (Projection - İdolleştirme):
Aşık olduğumuzda, genellikle karşımızdaki insana kendi olumlu özelliklerimizi ve idealize ettiğimiz nitelikleri yansıtırız. Bu, "gölge"nin olumlu tarafıdır.
- Örnek:Can, içinde bastırdığı, dışa vuramadığı yaratıcılık ve özgür ruh potansiyeline sahiptir. Zeynep ise sanatla uğraşan, özgür, sınır tanımayan biridir.
- Yansıtma:Can, Zeynep'e delicesine aşık olur. Onu adeta bir "ilham perisi" olarak görür. Aslında Can, kendi içindeki yaratıcı ve özgür parçayı Zeynep'te görüp ona hayran olmaktadır. Zeynep, Can'ın kendi olmak istediği ama olamadığı "ideal benliğinin" yansımasıdır.
- Tehlike:Bu yansıtma kalktığında (yani Can kendi yaratıcılığını keşfettiğinde) ilişki dinamikleri değişebilir. Kişi, partnerini değil, kendi yansımasını sevmektedir.
- B) Olumsuz Yansıtma (Gölge Yansıtması - Tetiklenme):
İlişki ilerledikçe, olumsuz gölge yanlarımız yansımaya başlar. Partnerimiz, bizim en derin korkularımızı ve bastırdıklarımızı tetikleyen bir ayna haline gelir.
- Örnek:Yukarıdaki çiftte, Zeynep'in plansız, spontane yaşam tarzı, bir süre sonra Can'ın "güvenlik arayan" ve "kontrolcü" gölge yanını tetiklemeye başlar.
- Yansıtma:Can, Zeynep'i "sorumsuz, güvenilmez ve dağınık" olmakla suçlamaya başlar. Aslında Zeynep, Can'ın içindeki kontrolden çıkma, düzensizlik ve kaos korkusunun aynasıdır. Can, kendi korktuğu şeyi Zeynep'te görür ve onunla savaşır.
Evlilik ve Uzun Süreli İlişkilerde Yansıtma: Büyüme Fırsatı
Evlilik, yansıtma yasasının sürekli ve yoğun işlediği bir "ruhsal laboratuvardır". Partner, adeta bir ayna gibi, bize kendimizi gösterir.
- Örnek 1: Eleştiri ve Suçlama Döngüsü
- Durum:Mehmet, eşi Fatma'yı sürekli "hiçbir şeyden memnun olmamakla" ve "sürekli şikayet etmekle" suçluyor.
- Yasanın İşleyişi:Derinlemesine bakıldığında, Mehmet'in kendisi de işinden, trafikten, siyasetten hiç memnun değildir. Ancak o, bu olumsuzluğu içe atar (içsel şikayet). Fatma ise aynı olumsuzluğu dışa vurur (açık şikayet). Mehmet, kendi bastırdığı "şikayetçi" gölgesini Fatma'da gördüğü için ona karşı aşırı tepkisel davranır. Onu eleştirerek aslında kendi içindeki şikayetçi parçayı susturmaya çalışır.
- Örnek 2: Güven ve Kıskançlık
- Durum:Selin, eşi Cem'in flört ettiğinden veya onu aldatacağından sürekli şüphelenir. Sosyal medyasını kontrol eder, sürekli sorular sorar.
- Yasanın İşleyişi:Bu durum, genellikle Selin'in kendi içindeki "güvensizlik" ve "sadakatsizlik" potansiyeliyle ilgilidir. Belki Selin, kendi için "ben yeterince çekici değilim" diye düşünüyordur (kendine güvensizlik) veya bilinçaltında kendisi başka birine ilgi duyuyordur ve bu duyguyu projekte ederek eşinde görüyordur ("Ben bunu düşünüyorsam, o kesin düşünüyordur" mantığı). Dışarıdaki güvensizlik, içerideki güvensizliğin yansımasıdır.
Pratik Çıkarım: İlişkilerdeki Aynayı Doğru Okumak
- Tetiklenmelerinizi Not Alın:Eşinizin/partnerinizin sizi en çok neyin tetiklediğini yazın. (Öfke, kıskançlık, değersizlik hissi...)
- İçsel Bağlantıyı Kurun:"Bu his bana tanıdık geliyor mu? Bu duyguyu hayatımın başka bir alanında (ailemde, işimde, kendime karşı) yaşıyor muyum?"
- Sahiplenin ve Dönüştürün:"Evet, bu öfke/ korku/ güvensizlik bende de var. Partnerim sadece onu bana gösteriyor. Bu, üzerinde çalışmam gereken bir parçam." deyin.
- İlişkiyi Bir Suçlama Sahnesi Değil, Bir Büyüme Alanı Olarak Görün:Partnerinizi değiştirmeye çalışmak yerine, onun aynasında gördüğünüz şeyi kendi içinizde dönüştürmeye odaklanın. İçinizdeki o parçayı dönüştürdükçe, partnerinizde gördüğünüz "kusur" da ya dönüşecek ya da sizi artık tetiklemeyecektir.
Sonuç olarak, aşk ve ilişkiler, karşımızdakini ne kadar sevdiğimizin değil, kendimizi ne kadar görmeye hazır olduğumuzun bir sınavıdır. Yansıtma Yasası, bu zorlu ama bir o kadar da ödüllendirici sınavda en değerli rehberimizdir.
Kur'an-ı Kerim, Yansıtma Yasası'nın hem bireysel hem de toplumsal boyutlarını, hem dünyevi hem de uhrevi sonuçlarını veciz ifadelerle ortaya koyan bir ilahi kelamdır.
Bu yasayı izah eden ayetleri kategorilere ayırarak detaylıca açıklayayım:
Giriş: Kur'an'da "Sünnetullah" Kavramı
Kur'an'da evrensel yasalar "Sünnetullah" (Allah'ın öteden beri işleyen kanunu, yol yordamı) olarak geçer. Bu yasalar değişmez (lâ tebdîle lehâ) ve evrenseldir. Yansıtma Yasası da bu çerçevede işleyen metafizik ve psikolojik bir Sünnetullah'tır.
- İnanç ve Niyetin Dış Dünyaya Yansıması
Bu, yasanın en temel tezahürüdür. İnsanın iç dünyasındaki iman, şirk, nifak veya küfrün, dış dünyadaki algısını ve hakikati görmesini nasıl şekillendirdiğini anlatır.
- A) Münafıkların Yansıtması: Kendi İçlerindeki Şüpheyi Dışarı Atmaları
- Ayet:"Onların kalplerinde hastalık vardır. Allah da onların hastalığını artırmıştır..." (el-Bakara 2:10)
- Açıklama:Bu ayet, Yansıtma Yasası'nın mükemmel bir örneğidir. Münafıkların içlerinde imansızlık, şüphe ve hastalık (maraz) vardır. Bu içsel hastalık, onların her şeyi çarpıtarak görmelerine neden olur. Allah'ın ayetlerini duyduklarında alay ederler, müminleri alçaltmaya çalışırlar. Ayette geçen "Allah onların hastalığını artırmıştır" ifadesi, onların kendi içlerindeki tercihlerinin (şüphe, ikiyüzlülük) bir sonucu olarak, artık hakikati görme yetilerinin köreldiğini, içsel durumlarının dışsal algılarını tamamen kapladığını anlatır. Yani, içlerindeki nifak, dünyalarını da nifak üzere kurmalarına neden olmuştur.
- B) İman ve Küfrün Yansıması: Hakikati Görme Biçimi
- Ayet:"...Öyle ya, iman edenlere gelince, o (Kur'an) onların imanını artırır. Kâfirlere gelince, onlara da ancak inkârlarını artırmaktan başka bir katkısı olmaz." (et-Tevbe 9:124)
- Açıklama:Aynı Kur'an ayeti, iki farklı insanda tamamen zıt bir yansımaya sebep olur. Müminde içsel imanı güçlendirirken, kâfirde içlerindeki inkâr ve inat duvarını daha da sağlamlaştırır. Bu, hakikatin nesnelliğinden ziyade, bireyin onu algılama ve yansıtma biçimiyle ilgilidir. Kişi, içinde taşıdığı "iman" veya "inkâr" lensinden bakarak hakikati görür ve ona tepki verir.
- Amellerin ve Eylemlerin Yansıması: "Kazandığınızın Karşılığı"
Kur'an'da sıkça geçen "كسبت - kesebet" (kazandı) fiili ve "ما كسبت أيديكم - mâ kesebet eydîkum" (ellerinizin kazandığı) ifadesi, bu yasanın amel boyutudur. İnsanın yaptığı her iyilik ve kötülük, bir şekilde kendisine yansır.
- Ayet:"Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah birçoğunu da affeder." (eş-Şûrâ 42:30)
- Açıklama:Bu ayet, doğrudan nedensellik ve yansıma ilişkisini kurar. Bireysel veya toplumsal sıkıntılar (musibetler), insanların kendi iradeleriyle yaptıkları yanlışların (zulüm, haksızlık, israf, ahlaksızlık) bir yansımasıdır. Bu, cezai bir anlayıştan ziyade, "ne ekersen onu biçersin" şeklinde işleyen kozmik bir yasadır. İnsan, kötülük ektiği için, hayatında çoraklık ve sıkıntı biçer.
- Ayet:"Kim iyi bir iş yaparsa lehine, kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Rabbin kullara asla zulmedici değildir." (Fussilet 41:46)
- Açıklama:Bu ayet, yansımanın bireysel sorumluluğuna işaret eder. İyilik, içsel ve dışsal olarak kişiye huzur, bereket ve sevap olarak yansır. Kötülük ise kişinin hem dünyada hem de ahirette içine düşeceği sıkıntı, pişmanlık ve azap olarak yansır. Sistem, otomatik ve adil bir şekilde işlemektedir.
- Toplumsal Yansıma: Bir Toplum Kendini Değiştirmedikçe...
Yasa sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de işler.
- Ayet:"Bir toplum kendi durumunu (nefsini/özünü) değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." (er-Ra'd 13:11)
- Açıklama:Bu, belki de Yansıtma Yasası'nın en net ve en güçlü ifadesidir. Bir toplumun içsel hali (inançları, ahlakı, adalet anlayışı, birbirlerine ve hakka olan tavırları), o toplumun dışsal kaderini belirler. Eğer bir toplum zulüm, cehalet ve ahlaki çöküntü içindeyse (içsel durum), Allah onlara refah, huzur ve güç vermez. Bu bir ceza değil, bir yansımadır. Toplum, içsel olarak huzuru ve adaleti hak etmediği için, dışsal olarak da onu çekemez. Değişim, dışarıdan gelecek bir lütuf olarak değil, içeriden başlayan bir dönüşümle mümkündür.
- Ahirete Yansıma: Amellerin Surete Bürünmesi
Yansıtma Yasası'nın nihai ve en mükemmel tezahürü ahirettedir. Orada, insanın bu dünyada yansıttığı her şey, somut bir form ve surete bürünerek karşısına çıkacaktır.
- Ayet:"O gün kişi, önceden gönderdiği iyilik ve kötülükleri karşısında hazır bulur. Kendiyle arasına uzun bir mesafe konmasını ister. Allah sizi kendisine karşı sorumlu olmaya davet ediyor..." (Âl-i İmrân 3:30)
- Açıklama:Bu dünyada yaptığımız her şey (düşünce, niyet, amel), kayıt altına alınmakla kalmaz, aynı zamanda bir "enerji" veya "tohum" olarak ekilir. Ahiret ise, o tohumların hasat edildiği, büyütüp yansıttığımız şeylerin nihai ve mükemmel biçimde karşımıza çıktığı yerdir. Cennet, içimizde besleyip büyüttüğümüz iman, takva, merhamet ve güzel ahlakın nihai yansımasıdır. Cehennem ise, içimizde besleyip büyüttüğümüz inkâr, nifak, kibir ve zulmün nihai yansımasıdır.
Sonuç ve Felsefi Çıkarım
Kur'an-ı Kerim'in öğretisi, Yansıtma Yasası'nı merkeze alan bir öz-farkındalık ve sorumluluk dinidir.
- Suçlama ve Mazeret Yoktur:Sistem, "kendi ellerinizle kazandıklarınız" üzerine kuruludur. Dışarıyı suçlamak, mazeretler üretmek anlamsızdır; çünkü her şeyin kaynağı içeridedir.
- Değişim İçeriden Başlar:İnsan, dış dünyasını değiştirmek için önce iç dünyasını (nefsini) değiştirmelidir. Bu, hem bireysel kurtuluşun hem de toplumsal kalkınmanın anahtarıdır.
- Allah Adildir:Bu yasa, Allah'ın mutlak adaletinin bir tezahürüdür. Hiç kimse yapmadığı bir şeyin sonucuna katlanmaz ve yaptığı hiçbir iyilik de karşılıksız kalmaz.
Kur'an'ın ayetleri, bu evrensel yasayı bize sadece bir "inanç maddesi" olarak değil, hayatı anlama, okuma ve dönüştürme prensibi olarak sunar. Kişi, başına gelen her olayda "Bu, bana içimdeki hangi halimin yansıması?" sorusunu sormaya başladığında, Kur'an'ın ahlakı ve derin felsefesiyle buluşmaya başlamış demektir.
Aynalar Şehri: Leyla'nın Yolculuğu
Leyla, sislerle örtülü, gri taşlardan yapılmış bir şehirde yaşıyordu. Şehrin en tuhaf özelliği, her yerinin ayna gibi cilalı, parlak yüzeylerle kaplı olmasıydı. Caddeler, binaların duvarları, hatta parklardaki banklar bile pürüzsüz ve yansıtıcıydı. Ancak Leyla, bu aynalardan hiç hoşlanmıyordu. Çünkü ne zaman birine baksa, kendisini olduğundan daha soluk, daha silik ve etrafındaki herkesten daha mutsuz görüyordu.
Bir gün, şehrin en kalabalık meydanında yürürken, ayağı takılıp düştü. Topallaya topallaya evine döndü. Ertesi gün işe giderken, patronu onu hiç sebep yokken azarladı. Akşam, en yakın arkadaşı onu doğum gününe davet etmeyi unutmuştu. Leyla'nın dünyası kararmıştı. Yatağına uzandı ve içini bir öfke kapladı.
"Her şey berbat!" diye düşündü. "Bu şehir berbat, insanlar berbat. Hepsi beni hiçe sayıyor. Kimse beni anlamıyor, kimse bana değer vermiyor."
O gece, rüyasında bilge, yaşlı bir kadın gördü. Kadın, sadece gözleri görünen bir peçe takıyordu. "Leyla," dedi sesi bir ırmak şırıltısı gibi olan kadın. "Şikayetlerin çok. Ama çözüm aradın mı hiç?"
"Ne çözümü?" diye sordu Leyla umutsuzca. "Her şey dışarıda berbat. Ben ne yapabilirim ki?"
Bilge kadın hafifçe gülümsedi. "Bu şehre neden 'Aynalar Şehri' dendiğini hiç düşündün mü? Buradaki her yüzey bir aynadır. Ama sen, dışarıdakilerin senin aynan olduğunu bilmiyorsun. Asıl mesele, senin içindeki aynadır. O neyi gösteriyorsa, dışarıda onu görürsün."
Leyla uyandığında, kadının sözleri kafasında yankılanıyordu. "İçimdeki ayna mı?" Merak etmişti. O gün, işe giderken yolda gülümseyen bir çift gördü. İçinden, "Ne kadar yapay, mutluymuş gibi davranıyorlar," diye geçirdi. Biraz ileride, bir adam elindeki dondurmayı yere düşürdü ve sinirle yumruğunu bir aynaya vurdu. Leyla, "Ne kadar saldırgan biri," diye düşündü.
Sonra, o anda bir şimşek çaktı zihninde. Her gördüğü insanla ilgili olumsuz bir düşüncesi vardı. Acaba...?
O akşam, eski bir defter aldı eline. Başına gelen son üç olumsuz olayı yazdı:
- Patronunun azarlaması.
- Arkadaşının unutması.
- Yoldaki saldırgan adam.
Bilge kadının sözlerini hatırlayarak, her birinin karşısına şu sorunun cevabını yazmaya çalıştı: "Bu, içimdeki hangi aynanın yansıması olabilir?"
İlk başta hiçbir şey gelmedi aklına. Zorladı. Sonra, patronunun azarlaması... Patron ona "Dikkatsiz ve dağınık" olduğunu söylemişti. Leyla, içini bir an dinledi. Aslında kendisi de işlerini sürekli erteliyor, evi dağınıktı ve bu onu rahatsız ediyordu. Ama kimseye göstermemeye çalışıyordu. Acaba patron, onun kendi içindeki "düzensizlik" aynasını mı yansıtıyordu? Kendi kendine kızdığı için, patronun öfkesi ona daha ağır gelmişti.
Arkadaşının onu unutması... Leyla, içten içe "Değersizim, beni kimse önemsemiyor" diye düşünüyordu. Arkadaşının unutkanlığı, tam da onun içindeki "değersizlik" aynasının karşısına tutulmuştu. O ayna orada durduğu sürece, en ufak bir unutkanlık onu derinden yaralayacaktı.
Ve o saldırgan adam... Leyla, düşen dondurmasına öfkelenen adama bakarken içinden "Ne kadar saldırgan" diye yargılamıştı. Peki ya kendi içi? O gün patronuna karşı içinden geçen öfke dolu sözler saldırgan değil miydi? Sadece dışa vuramıyordu. Adam, onun içindeki "bastırılmış öfke" aynasını yansıtıyordu.
Leyla, deftere büyük bir harfle yazdı: "DIŞARIDA GÖRDÜĞÜM HER ŞEY, İÇİMDEKİ BİR ŞEYİN YANSIMASI."
Ertesi gün, bir deney yapmaya karar verdi. İçindeki "değersizlik" aynasını temizlemek için, kendi kendine "Ben değerliyim" diye fısıldadı. İşe giderken, bakkalın önünde duran yaşlı teyzeye gülümsedi. Teyze ona, "Gözlerin çok güzel ışıl ışıl, kızım," dedi.
Leyla şaşırdı. Bu, ilk defa oluyordu.
İş yerinde, içindeki "düzensizlik" aynasını temizlemek için masasını topladı. Patronu yanına geldi ve "Leyla, dünkü o konuda haksızdım, özür dilerim. Bugün çok enerjik görünüyorsun," dedi.
Akşam, içindeki "öfke" aynasını temizlemek için derin bir nefes aldı ve minnettar olduğu üç şeyi söyledi. O sırada kapısı çalındı. Unutan arkadaşı, elinde bir pasta ve kocaman bir özür mektubuyla karşısındaydı.
Leyla, o gece balkona çıktı. Aşağıya, Aynalar Şehrine baktı. Artık her şey farklı görünüyordu. Binaların parlak yüzeylerinde, güneşin batışının altın ve pembe renkleri yansıyordu. İnsanların yüzleri daha sıcak ve dostane görünüyordu.
İçindeki aynaları temizledikçe, dışarıdaki aynaların da değiştiğini fark etmişti. Meğerse suçlu dışarıdaki aynalar değil, içerideki aynaların üzerine çöken tozlar ve paslarmış.
Bilge kadını bir daha hiç görmedi. Ama onun sözleri, Leyla'nın yüreğine kazınmıştı:
"Dışarıda ne görüyorsan, önce içindeki aynaya bak. Onu temizle. Çünkü dünya, senin en sadık yansımandır."
DIĞER HABERLER
-
BEREKET YASASI VE KITLIK BİLİNCİ
02 Eylül 2025, 01:39 -
AKIŞ YASASI
02 Eylül 2025, 01:13 -
DİKKAT YASASI
02 Eylül 2025, 00:43 -
BAĞLILIK YASASI
02 Eylül 2025, 00:12 -
YANSITMA YASASI
01 Eylül 2025, 23:50 -
YANSIMA YASASI
01 Eylül 2025, 23:09 -
DİRENÇ YASASI
01 Eylül 2025, 01:21 -
ÇEKİM YASASI
01 Eylül 2025, 00:49 -
İSTEK YASASI
31 Ağustos 2025, 23:53 -
İÇERİDE NASILSA DIŞARIDA DA ÖYLEDİR YASASI
31 Ağustos 2025, 23:44