ONAYLAMA YASASI 07 Eylül 2025, 01:13

"Onaylama Yasası" (İng: "Law of Attraction"), modern zamanların en çok konuşulan ve aynı zamanda en çok yanlış anlaşılan felsefi/kişisel gelişim kavramlarından biridir. Bir filozof olarak, bu kavramı kökenleri, felsefi temelleri, mekanizmaları, eleştirileri ve nüanslarıyla birlikte derinlemesine açıklamaya çalışalım.
- Kavramın Kökeni ve Tarihsel Gelişimi
"Onaylama Yasası" yeni bir fikir değildir. Kökleri antik felsefe ve dini düşüncelere kadar uzanır, ancak modern formu 19. ve 20. yüzyıllarda şekillenmiştir.
- Antik Kökler:Hermetik Felsefe'deki ("Yukarısı nasılsa aşağısı da öyledir" ve "Zihnin gücü her şeyi fetheder" gibi) ilkeler, Taoizm'deki uyum ve denge arayışı, Budizm'deki niyet ve zihin eğitimi (meditasyon) Onaylama Yasası'nın ilkel formları olarak görülebilir.
- Yüzyıl: Yeni Düşünce Hareketi (New Thought Movement):Kavramın modernleşmesi bu harekete dayanır. Phineas Quimby, Ralph Waldo Emerson (Transandantalizm) ve Thomas Troward gibi isimler, zihnin ve inancın gerçekliği şekillendirmedeki gücünü vurguladılar. "Düşünce > Duygu > Eylem > Sonuç" sürecinin temelleri burada atıldı.
- Yüzyıl: Napolyon Hill ("Think and Grow Rich" - Düşün ve Zengin Ol)ve Norman Vincent Peale ("The Power of Positive Thinking" - Pozitif Düşüncenin Gücü) gibi yazarlar, bu fikirleri ana akım hale getirdi ve maddi başarıyla ilişkilendirdi.
- Yüzyıl: "The Secret" (Sır):Rhonda Byrne'ün kitabı ve filmi, Onaylama Yasası'nı küresel bir fenomene dönüştürdü. Ancak, bu popülerleşme, kavramı aşırı basitleştirip "sihirli bir değnek" olarak sunması nedeniyle yoğun eleştirilere de maruz kaldı.
- Onaylama Yasası'nın Temel İlkesi ve Felsefi Çerçevesi
Özünde, Onaylama Yasası şunu iddia eder: "Benzer, benzeri çeker." Yani, zihnimizde yoğun bir şekilde odaklandığımız, inandığımız ve hissettiğimiz şeyleri (ister olumlu ister olumsuz olsun) hayatımıza çekeriz.
Bu, basit bir "pozitif düşün" tavsiyesinden çok daha derindir. Felsefi temelleri şunlara dayanır:
- İdealizm (İdealizm):Gerçekliğin temelinde madde değil, zihin (idea, bilinç, düşünce) yatar. Zihin, maddi dünyayı şekillendirir veya en azından onu algılayışımızı belirler.
- Panteizm / Panenteizm:Evren ve Tanrı (ya da "Kozmik Bilinç") bir bütündür. Bizler bu bütünün parçalarıyız ve onunla sürekli bir enerji alışverişi içindeyiz. Düşüncelerimiz bu enerjiyi titreştirir ve benzer titreşimdeki deneyimleri bize çeker.
- Pragmatizm:Sonuç odaklıdır. "İnanç, kendi gerçekliğini yaratır." Eğer bir şeyin işe yaradığına inanır ve ona göre hareket ederseniz, nihayetinde o şey sizin için "gerçek" hale gelir.
- Mekanizması: Nasıl İşlediği İddia Edilir?
Onaylama Yasası savunucuları, çalışma prensibini genellikle şu üç adımla açıklar:
- İste (Ask):Evrene ne istediğinizi net bir şekilde belirleyin. Belirsizlik, belirsiz sonuçlar getirir. Hedefinizi olumlu, şimdiki zamanda ve duygusal olarak yüklü bir cümleyle ifade edin (örn., "Şu anda sevgi dolu, saygın bir ilişkinin keyfini çıkarıyorum").
- İnan (Believe):Sanki istediğiniz şey zaten olmuş gibi davranın, hissedin ve inanın. Buradaki kritik nokta, "arzulama" halinden "sahip olma" haline geçmektir. Arzuladığınızda, yoksunluk titreşimi yayarsınız. Sahip olduğunuzu hissettiğinizde ise, bolluk titreşimi yayarsınız. Evren de buna karşılık verir. Bu, "olmak" fiilinin gücüdür.
- Al (Receive):Evrenin size rehberlik edişine, fırsat kapılarının açılışına açık olun. Bu adım, eylem İçgüdülerinizi dinleyin ve önünüze çıkan fırsatları değerlendirin. Pasif bir şekilde koltukta oturup sihir beklemek değildir.
Kritik Nokta: Buradaki "evren" mecazi bir ifade olabilir. Bazıları için bu, kelimenin tam anlamıyla mistik bir güçtür. Diğerleri için ise, bilinçaltının ve odaklanmanın gücünün metaforik bir açıklamasıdır. Zihniniz bir şeye odaklandığında, onunla ilgili fırsatları ve olasılıkları (daha önce fark etmediğiniz) fark etmeye başlarsınız. Bu, "Seçici Algı" (Reticular Activating System - RAS) olarak bilinen nörolojik bir süreçtir.
- Güçlü Eleştiriler ve Felsefi İtirazlar
Bir filozof olarak bu kavrama yöneltilen eleştirileri göz ardı edemem:
- Kurbanı Suçlama (Blaming the Victim):En ağır eleştiridir. Hastalık, yoksulluk, savaş veya doğal afetler gibi trajediler yaşayan insanlar, bunları "yanlış düşündükleri için" kendilerinin çektiği iması, son derece acımasız ve mantıksızdır. Bu, sistemsel eşitsizlikleri ve şans faktörünü tamamen görmezden gelir.
- Naif İyimserlik ve Gerçeklikten Kaçış:Hayatın kaçınılmaz acılarını, olumsuz duyguları ve trajedileri reddetmeye yol açabilir. Bu da, insanları gerçekçi olmayan bir balonun içinde yaşamaya iter ve psikolojik olarak kırılgan hale getirebilir.
- Tüketimçiliğe ve Bencilliğe Teşvik:"Onaylama Yasası" genellikle lüks arabalar, mükemmel ilişkiler ve para üzerinden pazarlandığı için, tüketim kültürünü ve bireyciliği pekiştirebilir. Daha derin, manevi arayışların önüne geçebilir.
- Bilimsellik Eksikliği:Kavram, bilimsel yöntemle test edilebilir ve yanlışlanabilir değildir. Başarısızlık, genellikle kişinin "yeterince inanmaması" veya "bilinçaltındaki blokajlar" gibi test edilemez nedenlere bağlanır. Bu, onu bir sahte-bilim
- Sihirli Düşünce (Magical Thinking):Nedensellik kurallarını hiçe sayar. Düşüncenin, fiziksel dünyayı doğrudan ve nedensiz bir şekilde değiştirebileceği fikri, çocuksu bir büyü düşüncesidir.
- Dengeleyici ve Felsefi Olarak Makul Bir Yorum
Eleştirilere rağmen, Onaylama Yasası'ndan çıkarılabilecek değerli içgörüler de vardır. Bunları şöyle sentezleyebiliriz:
- Zihnin ve Odağın Gücü (Nöroplastisite):Zihnimizde neye odaklanırsak, onu besleriz ve büyütürüz. Olumlu ve çözüm odaklı düşünmek, yaratıcılığı ve motivasyonu artırır. Bu, psikolojide kanıtlanmıştır.
- Niyetin ve Hedef Belirlemenin Önemi:Net bir hedefi olmayan birisi, nereye gideceğini bilmeyen gemi gibidir. "İsteme" aşaması, aslında hedef belirleme ve niyet etme eylemidir ki bu, başarının temel taşıdır.
- Öz-yeterlilik ve İnanç (Self-efficacy):Bir şeyi başarabileceğinize dair içten gelen bir inanç (Albert Bandura'nın "self-efficacy" kavramı), başarı olasılığınızı muazzam ölçüde artırır. İnanç, sizi harekete geçirir ve engeller karşısında dirençli kılar.
- Eylem için Katalizör:En değerli yönü, insanları harekete geçmeye teşvik etmesidir. "İnanmak", kişiyi fırsatları aramaya ve değerlendirmeye hazır hale getirir.
Sonuç ve Özeti:
"Onaylama Yasası", mutlak ve evrensel bir fizik yasası değildir. Bir metafor, bir zihin antrenmanı ve bir motivasyon aracıdır.
- Ne Değildir:Sihirli bir formül, kurbanı suçlama aracı veya şans ve sistemik faktörleri yok sayan bir dogma.
- Ne Olarak Görülebilir:Zihinsel odaklanma, net niyet, sarsılmaz öz-inanç ve tutkulu eylemin gücünü hatırlatan bir prensipler bütünü.
Felsefi olarak makul yaklaşım, bu "yasayı", Stoacılık'taki "kontrol çemberi" kavramıyla harmanlamaktır. Odağınızı ve niyetinizi, kontrol edebileceğiniz şeylere (kendi düşünceleriniz, inançlarınız, tutumunuz ve eylemleriniz) yöneltin. Kontrolünüz dışındaki sonuçları ise evrene (veya kadere, şansa) bırakın. Bu şekilde, hem etkin bir fail olursunuz hem de hayatın doğal akışı içinde huzuru bulursunuz.
Umarım bu derinlemesine açıklama, konuyu aydınlatmıştır. Üzerine düşünmeye değer bir konudur, ancak eleştirel bir akılla yaklaşmak esastır.
Günlük yaşamda "Onaylama Yasası"nı, onu mistik bir büyüden ziyade pratik bir zihin ve eylem prensibi olarak anlamak en faydalı olandır. Burada, eleştirileri de dikkate alarak, gerçekçi örneklerle derinlemesine bir yolculuğa çıkalım.
Önce Temel Çerçeveyi Anlayalım:
Günlük hayatta Onaylama Yasası'nın özü şudur: "Zihninizde neyi beslerseniz, onun için radarınızı açarsınız ve onu hayatınıza çekme olasılığınız artar." Bu, sihirle değil, nörobilim (Reticular Activating System - RAS) ve psikoloji (kendini gerçekleştiren kehanet, öz-yeterlilik) ile açıklanabilir.
- İş Hayatında Başarı Örneği
Olumsuz Odaklanma (İstenmeyeni Çekmek):
- Zihin Durumu:"İşimde asla terfi alamayacağım. Patronum benden nefret ediyor. Zaten bu şirkette değer görmüyorum."
- Duygu:Çaresizlik, kıskançlık, öfke.
- Eylem (veya Eylemsizlik):İşe isteksiz gitmek, en azından yapmak, yeni fikirler üretmemek, ofiste olumsuz enerji yaymak, patronla göz temasından kaçınmak.
- Sonuç:Gerçekten de terfi alamaz. Performansı düşüktür ve olumsuz tutumu fark edilir. Kendini gerçekleştiren kehanet gerçekleşir. Bu, "başarısızlığı çekmek" değil, "başarısızlığı yaratmak"tır.
Olumlu Odaklanma (Onaylama Prensibi ile Hareket):
- Adım 1 - İste & Niyet Et:"Amacım, önümüzdeki 6 ay içinde takım lideri pozisyonuna yükselmek." (Net, ölçülebilir, zamana bağlı)
- Adım 2 - İnan & Hisset:"Bu pozisyon için gerekli yeteneklere sahibim ve bu rolü layıkıyla yapabileceğime inanıyorum." Kendini o rolde hayal et. Liderlik vasıflarını sergilerken kendini gör. Hissetmen gereken duygu, "arzulama" değil, "sahip olma" halidir. Bu, özgüven ve sakin bir güven yaratır.
- Adım 3 - Harekete Geç & Al:Bu en kritik adımdır.
- Radarın açılır: Şirketteki liderlik eğitimlerini fark edersin, katılırsın.
- Bir üst pozisyondaki işleri yapmak için gönüllü olursun.
- Patronunla yapacağın görüşmede, "şikayet etmek" yerine "yeni fikirler sunmak" için fırsat kollarsın.
- Enerjin değişir. Daha proaktif, çözüm odaklı ve işbirlikçi olursun. İnsanlar bunu fark eder.
- Sonuç:Terfi fırsatı doğduğunda, sen doğal bir aday olarak öne çıkarsın. Belki o spesifik terfiyi alamazsın (şans faktörü her zaman vardır), ancak kesinlikle "hiç çabalamayan ve olumsuz düşünen" halinden çok daha ileri bir noktada olursun. Buradaki "çekim", senin yarattığın fırsatlar ve izlenimler bütünüdür.
- İlişkiler Örneği
Olumsuz Odaklanma (İstenmeyeni Çekmek):
- Zihin Durumu:"Tüm iyi insanlar evlenmiş. Zaten beni kimse ciddiye almaz. Hep yanlış insanları buluyorum."
- Duygu:Umutsuzluk, yalnızlık korkusu, güvensizlik.
- Eylem:Eve kapanmak, sosyal etkinliklere katılmamak, tanışılan yeni insanlara güvensiz ve mesafeli davranmak, eski hayal kırıklıklarını yeni insanlara yansıtmak.
- Sonuç:Yalnızlık döngüsü pekişir. Olumsuz inanç, olumsuz davranışı doğurur ve bu da istenmeyen sonucu getirir.
Olumlu Odaklanma (Onaylama Prensibi ile Hareket):
- Adım 1 - İste & Niyet Et:"Kendime saygı duyan, beni olduğum gibi kabul eden, güvenilir bir partnerle sağlıklı bir ilişki yaşamak istiyorum." (Neyi istemeyeceğini değil, neyi istediğini tanımla)
- Adım 2 - İnan & Hisset:"Böyle bir ilişkiyi hak ediyorum ve onu çekmeye hazırım." Kendini mutlu, huzurlu ve sevildiğini hissederek hayal et. Önce kendi içinde o huzuru ve sevgiyi yaratmaya çalış. "Eksik" biri olarak değil, "tam" biri olarak buluşmak.
- Adım 3 - Harekete Geç & Al:
- Kendin için iyi şeyler yapmaya başlarsın. Spor, hobiler, kişisel gelişim... Bu senin özgüvenini artırır ve enerjini yükseltir.
- Sosyal çevreni genişletmek için adımlar atarsın. Yeni kurslara yazılır, arkadaş buluşmalarına katılırsın.
- İnsanlarla tanıştığında, "Acaba bu sonuncu mu?" kaygısıyla değil, "Harika bir insanla tanıştım" neşesiyle sohbet edersin.
- Olumsuz insanlara "hayır" demeyi öğrenirsin, çünkü sen artık daha iyisine layık olduğuna inanıyorsundur.
- Sonuç:Enerjin değişir. Daha açık, daha güvenli ve daha çekici (fiziksel değil, vibes olarak) bir insan olursun. Bu, sağlıklı insanları sana çeker. Belki mükemmel insanı hemen bulamazsın, ama kesinlikle "yanlış insanları çekme" döngüsünden çıkarsın.
- Günlük Ruh Hali ve Karşılaşmalar Örneği
Bu, en basit ve en anında test edilebilir olandır.
Sabah Uyanırsın ve: "Of, bugün berbat geçecek. Çok yorgunum. Trafik kesin felçtir. patronla o sıkıcı toplantı da var." dersin.
- Zihin Durumu:Olumsuz beklenti.
- Eylem:Telaşla hazırlanırsın, kahvaltıyı atlarsın, yola çıkarsın.
- Radarın Ne Yapar?:Beynindeki RAS, "berbat" olan her şeyi bulmak için tarama yapar.
- Sonuç:Gerçekten trafik berbattır. Birisi kahveni döker. Toplantıda patronun eleştirisi seni diğer günlerden daha çok üzer çünkü sen zaten onu bekliyorsundur. Dünyaya bir süzgeçle bakarsın ve bu süzgeç sadece olumsuzlukları geçirir.
Tam Tersi Senaryo (Onaylama Prensibi):
"Bugün güzel bir gün olacak. Küçük detaylardan keyif alacağım. İşlerimi halledip, kendime zaman ayıracağım."
- Zihin Durumu:Olumlu, açık ve niyetli.
- Eylem:Daha sakin, daha planlı hareket edersin.
- Radarın Ne Yapar?:"Güzel" ve "fırsat" olan şeyleri arar.
- Sonuç:Trafik yine kötü olabilir, ama sen en sevdiğin podcast'i dinleyerek keyifli vakit geçirirsin. Toplantıda patronun bir eleştirisi olur, ama sen onu bir gelişim fırsatı olarak görürsün. Gün içinde güneşin açtığını, bir arkadaşının güzel bir mesaj attığını, lezzetli bir kahve içtiğini fark edersin. Aynı gün, farklı bir zihin filtresinden geçerek tamamen farklı bir deneyim haline gelir.
Felsefi ve Pratik Sonuç:
Günlük hayatta Onaylama Yasası'nı anlamak için onu bir "enerji sihiri" olarak değil, bir "dikkat ve niyet yönetimi" aracı olarak görmelisin.
- Gerçek Güç:Pasif bir şekilde dilek dilemekte değil, zihnini disipline etmekte, olumlu bir iç diyalog kurmakta ve niyetine uygun cesur adımlar atmaktadır.
- Kontrol Edilebilir Olan:Senin düşüncen, tutumun, odağın ve eylemlerindir.
- Kontrol Edilemez Olan:Dış olaylar, diğer insanların davranışları ve şanstır. Stoacı felsefenin özü budur.
Özetle: Onaylama Yasası, hayatının pilot koltuğuna geçmek ve otopilottan (olumsuz, otomatik düşünceler) kurtulmak için bir davettir. Evrene bir mesaj yollamaktan ziyade, kendine ve çevrene yolladığın mesajları bilinçli olarak seçmektir. Bu mesajlar, duruşunu, enerjini ve nihayetinde eylemlerini şekillendirir ve sonuçları etkiler.
"Onaylama Yasası"nın Kuran-i Kerim perspektifinden derinlemesine bir analizini yapalım.
Önemli Uyarı: Bu bir tefsir (Kuran yorumu) değil, modern bir kavramın Kuran'daki bazı temalarla olan benzerlik ve farklılıklarını anlamaya yönelik felsefi bir çalışmadır. Kesin dini hükümler için ilahiyatçılara ve muteber tefsir kaynaklarına başvurulmalıdır.
- Temel Çerçeve: İman-Tevhid-Eylem Üçgeni
Kuran-ı Kerim'in özü, modern "Onaylama Yasası"ndan temel bir noktada ayrılır: Merkezde insanın zihni veya enerjisi değil, Allah'ın iradesi, rahmeti ve kudreti vardır. İnsan, dua ve niyetiyle Allah'tan ister, ancak sonucu takdir eden ve yaratan O'dur.
Bu nedenle, Kuran perspektifinde bir "çekim yasası"ndan bahsedeceksek, bu "iman, tevekkül ve salih amelin, Allah'ın lütuf ve rahmetini 'cezbetmesi'" şeklinde anlaşılabilir. Bu, aktif bir katılım ve sonucu Allah'tan bekleme halidir.
- "İste & İnan" ile Örtüşen Ayetler: Dua, Niyet ve Yakînî İman
Modern kavramdaki "iste ve inan" aşamaları, Kuran'da dua, niyet ve kesin bir iman (yakîn) olarak karşılık bulur.
- Bakara Suresi, 186. Ayet:"Kullarım sana beni sorduğunda (söyle onlara): Ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin dileğine karşılık veririm..."
- Derin Analiz:Bu ayet, Allah ile kul arasındaki yakınlığı vurgular. Modern terminolojideki "evrene mesaj yollamak" değil, doğrudan Yaratıcı'ya yönelik bir yakarış ve O'nun cevap vereceğine dair bir güven (tevekkül) söz konusudur. Duanın kabulü, kulun isteğiyle Allah'ın iradesinin buluştuğu noktadır.
- İsrâ Suresi, 11. Ayet:"İnsan, hayra dua eder gibi şerre de dua eder. İnsan pek acelecidir."
- Derin Analiz:Bu ayet, modern "Onaylama Yasası"ndaki "olumlu/olumsuz düşünce" ayrımının çok daha derin bir versiyonuna işaret eder. İnsanın ağzından çıkan her söz, bilinçsizce de olsa bir nevi duadır. Olumsuz konuşmalar ("Zaten hasta olacağım", "Asla başaramayacağım") bir anlamda şerri çağırmaktır. Kuran, bu konuda son derece bilinçli olmayı öğütler.
- Mü'min Suresi, 60. Ayet:"Rabbiniz buyurdu ki: «Bana dua edin, size icabet edeyim.»"
- Derin Analiz:Bu, "İste" komutunun en net karşılığıdır. Ancak buradaki "icabet", sihirli bir şekilde her istediğinin olması değil, Allah'ın kulunun duasını duyması ve ona en hayırlı olan şekilde karşılık vermesidir. Bazen "evet", bazen "hayır", bazen de "bekle" şeklinde tecelli eder.
- "Hisset & İnanç Halinde Ol" ile Örtüşen Ayetler: Tevekkül ve Teslimiyet
Modern kavramdaki "sahip olma hissi", İslami bağlamda teslimiyet, rıza ve tevekkül olarak tezahür eder.
- Tegâbün Suresi, 11. Ayet:"...Kim Allah'a dayanıp güvenirse O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur."
- Derin Analiz:Tevekkül, "inanç halinin" en üst mertebesidir. Kişi, elinden gelen tüm çabayı gösterdikten sonra, sonucu Allah'a bırakır ve O'nun takdirine tamamen rıza gösterir. Bu, endişe ve stresten arınmış, huzurlu bir güven halidir. Modern kavramdaki "sahip olma hissi"nden çok daha derin ve kapsamlıdır.
- Rad Suresi, 28. Ayet:"Bilesiniz ki kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur."
- Derin Analiz:Gerçek huzur ve mutluluk (modern kavramdaki "yüksek titreşim"), dışsal şeylere sahip olma hissinden değil, Allah ile kurulan bağdan gelir. Bu, niyetin ve odaklanmanın en temel noktasıdır.
- "Harekete Geç" ile Örtüşen Ayetler: Salih Amel ve Sebeplere Yapışmak
Kuran-ı Kerim, tembellik ve pasifliği reddeder; çalışmayı, gayret etmeyi ve sebeplere yapışmayı emreder. Bu, modern kavramdaki "eylem" adımının ta kendisidir.
- Necm Suresi, 39. Ayet:"İnsan için kendi çalışmasından (emeğinden) başka bir şey yoktur."
- Derin Analiz:Bu ayet, her şeyi açıklar. Hiçbir şey sadece düşünmekle olmaz. Alın teri, emek ve niyetli eylem (salih amel) şarttır. Evren size bir şey "getirmez", siz çabalarsınız ve Allah da çabanıza bereket ve başarı lütfeder.
- Enbiyâ Suresi, 90. Ayet (Mealên):"...Şüphesiz biz, (bize) içtenlikle yönelenleri (bize yönelip çaba gösterenleri) böyle mükâfatlandırırız."
- Derin Analiz:Mükafat, sadece istemekle değil, "içtenlikle yönelme" yani hem kalben hem de fiilen çaba göstermekle gelir.
- Peygamber Efendimiz (S.A.V.)'in "Deveni bağla da öyle tevekkül et" sözübu ilkenin somutlaşmış halidir. Tüm tedbirleri aldıktan sonra Allah'a güvenmek esastır.
- En Kritik Fark: Tevhid İnancı vs. Bireysel Benlik
Bu, iki düşünce arasındaki en derin ve en ayırıcı felsefi farktır.
- Modern Onaylama Yasası:Merkezde birey ve onun zihni/bilinci vardır. Evren, kişinin düşüncelerine tepki veren kişiliksiz bir enerji veya kuvvet alanı gibi tasvir edilir. Bu, panteistik bir anlayışa kayabilir.
- Kuran-i Kerim'in Öğretisi:Merkezde Allah'ın mutlak iradesi ve kudreti vardır. İnsan, dua ve niyetiyle Allah'tan ister, çaba gösterir ve sonucu O'ndan bekler. Her şey O'nun dilemesi ve yaratmasıyla olur. Bu, tevhid inancının ta kendisidir.
Örnekleyelim:
- Modern Yaklaşım:"Para çekmek için kendini para bolluğu içinde hissediyormuş gibi yap."
- Kuran-i Yaklaşım:"Allah'ım, rızkımı bereketlendir ve helal yollardan nasip eyle. (Niyet) → Sonra çalışır, ticaretime odaklanırım, dürüstlükten ayrılmam. (Amel/Sebep) → Sonucu Allah'tan bekler, O'na şükrederim. (Tevekkül)"
Sonuç ve Felsefi Sentez:
Kuran-ı Kerim, modern "Onaylama Yasası"nın öne sürdüğü birçok psikolojik ilkeyi (niyetin önemi, olumlu düşüncenin gücü, eylemin gerekliliği) asla reddetmez; aksine, onları bir üst çerçeveye oturtur ve tamamlar.
- Eksik ve Sığ Olan:İnsanı ve zihnini mutlak güç merkezi yapan, ilahi iradeyi ve kaderi devre dışı bırakan anlayış.
- Bütüncül ve Derin Olan:İnsanı, Allah'ın kendisine verdiği irade, akıl ve çalışma gücüyle sorumlu tutan, ancak her şeyin nihai yaratıcısının Allah olduğunu vazeden tevhidî anlayış.
Kuran'a göre gerçek "onaylama", insanın kendi benliğini değil, Allah'ın rızasını, rahmetini ve lütfunu "onaylaması"dır. Bunun yolu da samimi bir niyet, salih amel ve Allah'a tam bir tevekkülden geçer. Bu, hem dünyevi hem de uhrevi bir başarının yoludur.
"Onaylama Yasası"nın özünü, bir çobanın hikayesi üzerinden derinlemesine anlatan bir hikaye:
Köyün İki Yakası ve İki Çoban
Bir dağın eteğinde, gürül gürül akan bir nehirle ikiye bölünmüş bir vadi vardı. Vadinin bir yakasında Aydınlık Köy, diğer yakasında ise Gölgeli Köy kuruluydu. İki köyde de yaşayan iki çoban vardı: Aydınlık Köy'den Umut ve Gölgeli Köy'den Korku.
Bir gün, her iki çobana da köyün bilge ihtiyarı aynı rüyayı gördüklerini söyledi: "Dağın zirvesinde, altından bir kuzuyu şefkatle kucaklayan yaşlı bir çoban heykeli var. O heykeli bulana, o kuzunun taşıdığı bereket ve bolluk verilecek."
İki çoban da yola koyuldu. Nehrin üzerinden geçen tek bir sallanan köprü vardı. İki çoban, dağın eteklerinde, yolun başında buluştular.
Korku, endişeyle dağa baktı ve iç geçirdi: "Ah, bu yol çok zor. Kesin kaybolurum. Ayılar, çıyanlar, dikenler var. Zirveye hiç çıkamayacağım. Heykel belki de yoktur, boşuna zahmet."
Umut ise gözlerini zirveye dikti, hafifçe gülümsedi: "Vay canına, zirve ne kadar da güzel görünüyor. Orada nefis bir manzara ve muhteşem bir heykel beni bekliyor. Yolu biraz zorlu olsa da, değecek."
Yolculuk Başlıyor: Zihinlerinin Süzgeci
İki çoban da ormana girdi.
Korku'nun Yolculuğu:
- Ayağı bir taşa takıldı. "Gördün mü? Ben demiştim! Bu yol uğursuz!" diye söylendi.
- Kuşların cıvıltısını duydu. "Kesin şu gürültüyü! Benim moralimi bozuyorlar."
- Önüne lezzetli dut ağaçları çıktı. "Ya zehirlidir?" diye korkup yemedi.
- Zihninin Süzgecisadece tehlike, engel ve başarısızlığı görüyordu. Bu yüzden fırsatları ve güzellikleri ıskalıyor, her adımı onu daha da bezdiriyordu. Sonunda, bir çalının ardındaki ayı izini görünce, dehşete kapılıp geri döndü. "Zaten ulaşamazdım," diyerek kendini teselli etti.
Umut'un Yolculuğu:
- Ayağı aynı taşa takıldı. Düştü, tozlarını silkeledi ve güldü: "Vay, demek ki yolu daha dikkatli takip etmeliyim. Bu taş beni uyardı!"
- Kuşların cıvıltısını duydu. "Ne güzel bir şarkı! Yoluma neşe katıyorlar," diye düşündü.
- Dut ağaçlarını gördü. "Harika! Enerjim tükeniyordu. Allah'ın bir lütfu bu," diyerek doyasıya yedi.
- Zihninin Süzgecifırsatları, dersleri ve güzellikleri arıyordu. Bu yüzden yol ona keyifli geliyor, enerjisi ve motivasyonu artıyordu. Ayı izini gördüğünde, irkildi ama akıllıca davrandı. "Demek burada ayılar var. O zaman daha gürültülü yürüyüp varlığımı belli etmeliyim," diyerek bir dal parçasıyla yürürken tenekeye vurur gibi sesler çıkardı. Ayı, onun farkında olup uzaklaştı.
Zirve ve Sonuç
Günler sonra Umut, zirveye ulaştı. Bilge ihtiyarın tarif ettiği heykeli gördü. Altın kuzuyu kucakladığında, hissettiği şey muhteşem bir huzur ve minnettarlıktı. O an, heykelin kaidesindeki yazıyı fark etti:
"Sana çektiğin şey, düşündüğün şey değil, o düşünceyle yolunda nasıl yürüdüğündür."
Umut aşağıya, vadisine baktı. Gölgeli Köy'ün hâlâ karanlıkta olduğunu, Aydınlık Köy'ün ise güneşle ışıldadığını gördü. Aslında güneş her ikisine de aynı şekilde doğuyordu. Fark, köylerin ismini hak edecek şekilde nasıl gördükleriydi.
Korku ise, köyüne döndü ve herkese dağın ne kadar tehlikeli ve zirvenin de aslında hiçbir şeye değmediğini anlattı. Kendi inandığı gerçeği yaratmıştı.
Hikayenin Derin Felsefesi:
- İki Köy (Aydınlık & Gölgeli):Aynı gerçekliğe farklı bakış açılarıdır. Sen hangi köyden bakmayı seçersen, dünyan o olur.
- Altın Kuzu:Hedeflerimiz, hayallerimiz ve iç huzurumuzdur.
- Zorlu yol:Hayatın doğal engelleri, sıkıntıları ve belirsizlikleridir.
- Korku'nun Zihni (Olumsuz Onaylama):Sürekli olumsuz odağı besler. Beyni, tehlikeleri büyütüp fırsatları görmezden gelir. Bu, pasif bir kurban olma halidir. İstediğini değil, korktuğunu "çeker" çünkü ona odaklanır.
- Umut'un Zihni (Olumlu Onaylama):Zorlukları, öğrenme fırsatına dönüştürür. Beyni, çözümleri ve güzellikleri arar. Bu, aktif bir kahraman olma halidir. Hedefine odaklandığı için, ona giden yoldaki fırsatları görür ve değerlendirir.
- Heykeldeki Yazı:En can alıcı mesaj. Önemli olan sadece pozitif düşünmek değil, o düşünceyle harekete geçmek ve yol alırken zihnini doğru şeye kilitlemektir.
Sonuç: Onaylama Yasası sihirli bir dilek ağacı değil, bir yol haritasıdır. Nereye gideceğini (niyet), oraya giden yolda neleri fark edeceğini (odak) ve nasıl yürüyeceğini (eylem) belirler. Korku gibi, sadece dikenleri görerek yerinde sayarsın ya da Umut gibi, dikenlerin arasındaki gülleri görerek ilerlersin. Çektiğin şey, senin yolculuğunun ta kendisidir.
DIĞER HABERLER
-
ONAYLAMA YASASI
07 Eylül 2025, 01:13 -
AYIRT ETME YASASI
06 Eylül 2025, 23:41 -
SORUMLULUK YASASI
04 Eylül 2025, 01:32 -
KARMA YASASI
04 Eylül 2025, 00:11 -
DENGE VE KUTUPLULUK YASASI
03 Eylül 2025, 22:32 -
BAŞARI YASASI
03 Eylül 2025, 02:18 -
TEZAHÜR YASASI
03 Eylül 2025, 01:57 -
REFAH YASASI
03 Eylül 2025, 01:08 -
Deepak Chopra'nın Niyet ve Arzu Yasası'nın 7 İlkesi (Özet)
03 Eylül 2025, 00:54 -
NİYET YASASI
03 Eylül 2025, 00:47