DİRENÇ YASASI 01 Eylül 2025, 01:21

Direnç Yasası
Felsefi ve Bilimsel Çıkarımlar:
- Hızın Üssel Etkisi:Formülde dikkat çeken en önemli nokta, direncin hızın karesi (v²) ile artmasıdır. Bu demektir ki, hızınızı iki katına çıkardığınızda, karşılaşacağınız direnç dört katına çıkar. Bu, doğrusal değil, üssel bir ilişkidir. Hedeflerimize ulaşmak için hızlı ilerlemeye çalıştığımızda, karşılaşacağımız zorlukların beklediğimizden çok daha büyük olabileceğinin fiziksel bir kanıtıdır.
- Formun Önemi (C_d):Karşılaşılan direnç, sadece ne kadar hızlı gittiğinize değil, nasıl bir şekle sahip olduğunuza da bağlıdır. Aerodinamik bir forma (düşük C_d) sahipseniz, aynı hızda çok daha az dirençle karşılaşırsınız. Bu, hayatta karşılaştığımız engellere nasıl bir "form" veya "yaklaşımla" yaklaştığımızın ne kadar kritik olduğunun mükemmel bir metaforudur. Sert ve köşeli olmak yerine, esnek ve uyumlu (streamline) olmak direnci azaltır.
- Ortamın Yoğunluğu (ρ):Direnç, içinde bulunduğunuz ortamın yoğunluğuyla da doğru orantılıdır. Suyun yoğunluğu havadan yaklaşık 800 kat fazladır, bu yüzden suda hareket etmek çok daha zordur. Bu, "içinde bulunduğunuz sosyal veya profesyonel ortamın, ilerlemenizin zorluğu üzerinde doğrudan etkisi olduğu" şeklinde yorumlanabilir.
- Felsefi ve Psikolojide Direnç "Yasası"
Burada "yasa" daha çok gözlemlenen evrensel bir ilke veya eğilimdir. Psikolojide, özellikle de değişim ve gelişim bağlamında sıklıkla bahsedilen bir olgudur.
Temel Prensip:
Her hareket, bir karşı hareket (direnç) oluşturur. Değişim, statükoyu bozduğu için doğal olarak bir dirençle karşılaşır. Bu direnç hem içsel (kişinin kendi içinde) hem de dışsal (çevreden) gelebilir.
Direncin Kaynakları:
- İçsel Direnç (Psikolojik):
- Alışkanlıklar:Beynimiz enerji tasarrufu için alışkanlıklara güvenir. Yeni bir şey yapmak ek enerji ve çaba gerektirir, bu da bir iç direnç yaratır.
- Korku:Başarısızlık korkusu, bilinmeyenin korkusu, alay edilme korkusu.
- Rahatlık İlkesi:Mevcut durum, ne kadar kötü olursa olsun, bilinen ve rahat bir alandır. Değişim bu rahat alanın dışına çıkmayı gerektirir.
- Öz-değer Eksikliği:"Ben bunu hak etmiyorum" veya "Ben yapamam" inancı.
- Dışsal Direnç (Sosyal/Çevresel):
- Sosyal Normlar ve Gelenekler:Toplum, statükoyu korumaya meyillidir. Farklı düşünen veya davranan bireylere karşı, açık veya örtük bir direnç gösterilebilir.
- Kurumsal Atalet:Örgütler değişime direnir. "Biz her zaman böyle yaptık" zihniyeti.
- Başkalarının Çıkarları:Değişim, bazılarının statü, güç veya kaynaklarını kaybetmesine neden olabilir. Bu kişi veya gruplar doğal olarak direnecektir.
Felsefi Çıkarımlar (Stoacılık ve Taoizm Bağlamında):
- Stoacılık:Stoacı filozoflar (ör. Marcus Aurelius, Epictetus) direnci, üzerinde kontrolümüz olmayan dış bir olgu olarak görürler. Onlara göre önemli olan, direncin kendisi değil, bizim ona verdiğimiz tepkidir. Direnç, karakterimizi güçlendirmek için bir fırsattır. "Engel, yolun ta kendisidir." sözü bu fikri özetler. Direnç, amacımıza ulaşmamızı sağlayan antrenmandır.
- Taoizm:Taoizm'deki Wu Wei ("eylemsizlik" veya "zahmetsiz eylem") kavramı, fizikteki aerodinamik forma benzer bir felsefeyi savunur. Taoizm, dirence doğrudan karşı koymak yerine, onun akışına uyum sağlayarak, onun enerjisini kendi yararınıza kullanmayı öğütler. Tıpkı bir bambunun rüzgarda eğilip kırılmaması gibi. Esneklik, sertliğe galip gelir. Bu, direnç yasasını yenmek değil, onunla uyum içinde çalışmaktır.
Sonuç: İki Yasayı Birleştirmek
Fiziksel ve felsefi direnç yasaları birbirini mükemmel şekilde aydınlatır:
- Hız arttıkça direnç katlanarak artar.Hedeflerinizde çok hızlı ilerlemek istiyorsanız, muazzam bir dirençle karşılaşmaya hazırlıklı olmalısınız.
- Formunuz (yaklaşımınız) direnci belirler.Sert, katı ve uyumsuz bir yaklaşım (yüksek C_d) size çok daha fazla zorluk çıkarır. Esnek, uyumlu ve akıllıca bir yaklaşım (düşük C_d) aynı hedefe çok daha az enerji harcayarak ulaşmanızı sağlar.
- Ortamınızı tanıyın.İçinde hareket ettiğiniz sistemin "yoğunluğunu" anlayın. Kimi ortamlar değişime daha açıktır, kimi ise çok daha dirençlidir. Stratejinizi buna göre belirleyin.
Özetle, Direnç Yasası, evrenin temel bir gerçeğidir: İlerlemek isteyen her şey, bir miktar dirençle karşılaşacaktır. Bilgelik, bu direncin doğasını anlamak, onu yok etmeye çalışmak yerine onunla nasıl verimli bir şekilde etkileşime gireceğini öğrenmektir.
Spiritüel yasalar bağlamında "Direnç Yasası", fiziksel dünyadakinden çok daha incelikli ve içsel bir prensiptir.
Spiritüel Direnç Yasası'nı şu şekilde özetleyebiliriz:
"Evrensel akışa, içsel hakikatinize veya değişime ne kadar zihinsel ve duygusal direnç gösterirseniz, o kadar acı, ıstırap ve zorluk çekersiniz. İlerlemenin ve huzurun yolu, direnci bırakmak ve 'Olma' haline geçmektir."
Bu yasa, fizikteki sürtünme kuvvetinin spiritüel karşılığıdır. Nasıl ki suda karşı koyan birine su boğar ama onunla uyum içinde yüzen kişiyi taşırsa, evrenin akışına direnen ruh da acı çeker.
Bu yasayı birkaç kritik başlıkta detaylandırayım:
- Direncin Kökeni: Zihin ve Ego
Spiritüel direncin kaynağı, insanın "Ego" olarak bilinen benlik algısıdır. Ego, sürekli olarak:
- Kontrol etmekister: Her şeyin onun planlarına, beklentilerine ve koşullarına uymasını talep eder.
- Güvende hissetmekister: Bilinmeyenden, belirsizlikten aşırı korkar. Değişimi bir tehdit olarak görür.
- Haklı çıkmakister: Kendi inançlarını, hikayelerini ve yargılarını mutlak gerçeklik olarak kabul eder ve bunlara uymayan her şeye direnir.
İşte bu "kontrol, güvenlik ve haklı olma" ihtiyacı, evrenin doğal akışına karşı bir baraj inşa eder. Bu baraj da dirençtir.
- Direncin Tezahürleri (Görünüm Şekilleri)
Direnç yasası kendini günlük hayatımızda birçok şekilde gösterir:
- Olmuş Bitmiş Olaylara Direnç:Geçmişte yaşanmış ve artık değiştirilemez bir olaya sürekli zihinsel olarak direnmek ("Keşke olmasaydı", "Neden ben?"). Bu, affedememek ve geçmişe takılıp kalmaktır.
- Şimdiki Ana Direnç:İçinde bulunduğunuz "an"ı olduğu gibi kabul etmemek. Durumdan memnuniyetsizlik, sıkılma, can sıkıntısı, daima bir sonraki şeye atlama isteği.
- Duygulara Direnç:Hissettiğiniz duyguyu (özellikle de korku, öfke, üzüntü gibi "olumsuz" addedilenleri) bastırmak, inkâr etmek veya ondan kaçmaya çalışmak. Duyguya direndiğinizde, onu daha da güçlendirir ve size yapıştırırsınız.
- Değişime Direnç:Yeni bir fikre, yeni bir yola, spirütüel uyanışa bile içgüdüsel bir korkuyla direnç göstermek. Ego, bildiği tanıdık acıyı, bilinmeyen bir olası mutluluğa tercih eder.
- Direncin Bedeli: Acı ve Istırap
Bu yasanın en kritik kısmı şudur: Direnç, acının ta kendisidir.
Olana direnmediğinizde, olan sadece nötr bir deneyimdir. Örneğin, yağmurun yağması bir gerçekliktir. Yağmura "Keşke yağmasaydı, bu berbat bir şey!" diye direndiğinizde ıstırap başlar. Yağmuru olduğu gibi kabul edip şemsiyenizi açtığınızda veya onun içinde yürümeyi seçtiğinizde ise direnç ve dolayısıyla ıstırap ortadan kalkar.
Direnç = Acı formülü, spiritüel yolculuktaki en önemli denklemlerden biridir.
- Direnci Kırmak ve Akışa Geçmek: "Bırakma Sanatı"
Peki bu yasayı nasıl uygular ve direnci nasıl bırakırsınız? Bu bir "yapma" eylemi değil, bir "olma" halidir.
- Kabul:İçinde bulunduğunuz anı, hissettiğiniz duyguyu, karşınıza çıkan durumu olduğu gibi kabul etmek. Bu, boyun eğmek veya pes etmek değildir. Bu, "Evet, bu şu anki gerçekliğim. Onunla savaşmayacağım." demektir. Kabul, direncin panzehiridir.
- Gözlemci Bilinç:Direnç gösteren, düşünen, yargılayan zihninizin farkına varmak. "Ah, bak, zihnim şu an bu duruma direniyor." diyebilmek. Bu farkındalık, sizi zihninizle özdeşleşmekten kurtarır ve direnci otomatik olarak eritir.
- Güven:Evrenin (Tanrı'nın, Yaşamın, Tao'nun) sizi desteklediğine ve her deneyimin nihai iyilik için olduğuna dair derin bir güven duymak. Bu güven, kontrol ihtiyacını azaltır.
- İzin Vermek:Duyguların içinizde doğal bir şekilde yükselmesine, dalgalanmasına ve nihayetinde dönüşmesine izin vermek. Onları bloke etmemek.
Sonuç: Akıştaki Huzur
Spiritüel Direnç Yasası, cezalandırıcı bir yasa değil, eğitici bir yasadır. Size şunu öğretir: "Sana acı veren, olayların kendisi değil, onlara olan direncindir."
Bu yasayı anlayıp uygulamaya başladığınızda, hayatınızda mucizeler olmaz; hala zorluklarla, acılarla ve kayıplarla karşılaşırsınız. Ancak bu deneyimlere karşı tepkiniz kökten değişir. Artık onlara bir kurban olarak değil, sakin bir gözlemci, hatta bir öğrenci olarak yaklaşırsınız. İşte gerçek içsel huzur ve özgürlük de budur: Dış koşullardan bağımsız olarak, varoluşun akışına uyum sağlayabilme becerisi.
Direnci bıraktığınızda, evrenin sizi taşımasına izin verirsiniz. Ve o zaman hayat, üzerinde kürek çekmekten yorulduğunuz azgın bir nehir olmaktan çıkıp, sizi nazikçe hedefinize doğru taşıyan bir okyanusa dönüşür.
Kur'an-ı Kerim'de fiziksel veya modern psikolojik terminolojideki gibi "Direnç Yasası" adıyla geçen tek bir ayet yoktur. Ancak, bu kavramın özünü oluşturan "hakikate, hidayete ve ilahi iradeye karşı direnmenin (istikbar, inat, ısrar) sonuçlarına dair sayısız ayet ve bunun zıttı olan "teslimiyetin (islam) ve uyumun (inkıyad)" faziletine dair de bir o kadar ayet bulunmaktadır.
bu ayetleri "Direnç Yasası" çerçevesinde şu şekilde kategorize ederek detaylandırabilirim:
- Hakikate Direncin Kökeni: Kibir (İstikbar)
Direnç yasasının en temel sebebi, Kur'an'da sıklıkla vurgulanan "kibir"dir. İblis'in hikayesi, bu yasanın ilk ve en evrensel örneğidir.
- Bakara Suresi, 34. Ayet:"Hani meleklere: "Âdem’e secde edin" demiştik de İblis’ten başka hepsi secde etmişti. O, yan çizmiş, kibirlenmiş ve nankörlerden olmuştu."
- Felsefi Yorum:Bu ayet, hakikate ve ilahi emre direncin altında yatan en temel motivasyonun kibir (istikbar) olduğunu gösterir. İblis, kendi varlığını (ateşten) Âdem'in varlığından (topraktan) üstün gördüğü için direnmiştir. Bu, egonun hakikati çarpıtmasının sembolik anlatımıdır.
- Direncin Sonucu: Kalbin Mühürlenmesi
Kur'an, hakikate sürekli direnen insanın kalbinin nasıl katılaştığını ve artık gerçeği göremez hale geldiğini anlatır. Bu, direncin en büyük cezasıdır: Kendi kendine zulmetmek.
- Bakara Suresi, 7. Ayet:"Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerinde de perde vardır. Onlar için büyük bir azap vardır."
- Felsefi Yorum:Bu "mühürlenme", bir anda olan bir şey değil, sürekli direncin (inat ve ısrarın) bir sonucudur. Kişi öyle bir noktaya gelir ki artık algısı kapanır ve hidayeti kabul edecek durumda olmaz. Bu, psikolojideki "onay yanlılığı" (confirmation bias) ve "kalıp yargı"nın ilahi boyuttaki karşılığıdır. Direnç, kişiyi hakikatten koparır.
- Yunus Suresi, 100. Ayet:"Allah’ın izni olmadıkça hiçbir kimse iman edemez. O, akıllarını kullanmayanları murdar (kötü bir azap) içinde bırakır."
- Yorum:Bu ayet, direncin "aklı kullanmamak"la doğrudan ilişkisini kurar. Direnç, aklı ve kalbi bloke eder.
- Direnç Gösterenlere Verilen Tarihsel Örnekler
Kur'an, geçmiş kavimlerin peygamberlere gösterdiği direnci ve bunun sonucunda nasıl helak edildiklerini anlatarak, bu yasanın tarihsel ve toplumsal tezahürünü gösterir.
- İsra Suresi, 16. Ayet:"Biz bir ülkeyi helak etmek istediğimizde, onun refah içinde yaşayan şımarık elebaşlarına (emr-i bil ma'rûf yapmaları için) emirler veririz de onlar orada kötülük işlerler. Böylece o ülke aleyhine hüküm hak olur da orayı yerle bir ederiz."
- Felsefi Yorum:Bu ayet, toplumsal düzeydeki direncin mekaniğini anlatır. Liderler ve toplum, hakikate ve adalete direnerek kendi sonlarını hazırlarlar. Direnç, yıkımı getiren aktif bir süreçtir.
- Direncin Zıttı: Teslimiyet (İslam) ve Huzur
"Direnç Yasası"nın olumlu karşılığı, teslimiyet yasasıdır. Kur'an, direnci bırakıp Allah'a teslim olanların elde edeceği içsel huzuru ve güveni vurgular.
- Rad Suresi, 28. Ayet:"Onlar, iman eden ve kalpleri Allah’ı anmakla huzura kavuşan kimselerdir. İyi bilin ki kalpler yalnızca Allah’ı anmakla huzur bulur."
- Felsefi Yorum:Bu ayet, direncin yarattığı içsel huzursuzluk ve çatışmanın panzehirini gösterir. Hakikate direnmek yerine onu kabul etmek ve Allah'a yönelmek, kalpte bir dinginlik (sekînet) oluşturur. Bu, spiritüel psikolojide "akış" haline girmenin en yüksek mertebesidir.
- Ali İmran Suresi, 83. Ayet:"Göklerde ve yerdekiler, ister istemez O’na teslim olmuşlardır ve O’na döndürüleceklerdir."
- Yorum:Bu ayet, teslimiyetin (islam) sadece insana özgü değil, tüm kâinatın işleyişine hâkim olan evrensel bir yasa (sünnetullah) olduğunu ilan eder. Güneş, ay, yıldızlar, mevsimler hep Allah'ın koyduğu yasalara (fizik yasaları) teslim olmuş bir şekilde akar. İnsanın bu evrensel yasaya (fıtrata) direnmesi, onun doğasına aykırı davranmasıdır ve bu yüzden ıstırap çeker.
- Pratik Bir Dua: Dirençten Korunma Talebi
Kur'an, insanın bu zaafının farkındadır ve ona dirençten korunmak için bir dua öğretir.
- Bakara Suresi, 286. Ayet (Son Kısım):"...Rabbimiz! Unutur ya da hataya düşersek bizi sorumlu tutma. Rabbimiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır bir yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyi taşıtma. Bizi affet. Bizi bağışla. Bize merhamet et. Sen bizim mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et."
- Yorum:Bu dua, insanın acizliğini kabul ederek dirençten değil, yardım istemekten "Gücümüzün yetmeyeceği şeyi bize yükleme" ifadesi, kişinin kendi iradesi ve gücüyle baş edemeyeceği zorluklara karşı içsel bir direnç geliştirmek yerine, ilahi yardıma sığınmasının ifadesidir.
Sonuç ve Felsefi Sentez
Kur'an perspektifinden "Direnç Yasası"nı özetlersek:
- Köken:Direnç, kibirden (istikbar) ve nefsin arzularından doğar. Kişi, kendi benliğini/egosunu mutlak doğru kabul ederek hakikate sırtını döner.
- Mekanizma:Sürekli direnç, kalbi katılaştırır ve mühürler. Kişi artık gerçeği görmez, duymaz hale gelir. Bu, dünyadaki en büyük azaptır.
- Sonuç:Direnç, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde huzursuzluk, çatışma ve nihayetinde yıkım getirir.
- Çözüm:Çözüm, "islam" olmak yani teslim olmaktır. Bu, pasif bir boyun eğiş değil, evrensel yasalara (sünnetullah) ve hakikate aktif bir uyum sağlama halidir. Bu teslimiyet, kişiyi direncin yarattığı iç çatışmadan kurtararak derin bir huzura (sekînet) ve gerçek özgürlüğe kavuşturur.
Kur'an'ın öğretisi, insana, suyun akışına karşı koyan bir dal parçası gibi olmaktansa, onunla uyum içinde hedefine ilerleyen bir gemi gibi olmayı öğütler. Gemiyi yönlendiren irade insana aittir ama okyanusun yasalarına uymak, onunla mücadele etmemek, selamete ulaşmanın yoludur.
"Direnç Yasası"nı tüm boyutlarıyla (fiziksel, spiritüel ve sosyal) içine alan, özlü bir hikaye:
Taşın Derdi ve Nehrin Bilgeliği
Dağın tepesinde, keskin kenarlı, sert ve gururlu bir taş vardı. Adı "İnât"tı. Her şeye meydan okur, rüzgâra bile eğilmeyi reddederdi. "Ben kimseye boyun eğmem," derdi. "Ben, benim!"
Bir gün şiddetli bir yağmur sonrası oluşan sel, İnât'ı bulunduğu yerden kopardı ve azgın bir nehrin sularına attı.
İnât, ilk anlarından itibaren mücadeleye başladı.
Fiziksel Direnç: Kendini suyun akışına bırakmak yerine, dibe batmaya, her su molekülüne karşı koymaya çalıştı. Su onu hızla sürüklüyor, o her vuruşta suya çarpıyor, diğer kayalara çarpıyordu. Her çarpışta küçük parçaları kırılıp kopuyor, canı yanıyordu. "Direnmeliyim!" diye haykırıyordu, ama nehrin gücü karşısında gücü tükeniyordu. Suyun ona uyguladığı kuvvet, onun direnci arttıkça katlanarak artıyordu.
Zihinsel Direnç: "Bu nehir nereye gidiyor? Beni sevdiğim dağlarımdan, tanıdık topraklarımdan uzaklaştırıyor! İstemiyorum!" diye söylenip durdu. Geçmişe olan özlemi ve bilinmeyen geleceğin korkusu, onun direncini ve acısını daha da artırıyordu. Sürekli şikayet ediyor, "Neden ben?" diye soruyordu.
Yolculuğu sırasında, nehrin sakin bir kıvrımında, pürüzsüz, yuvarlak ve sakin bir taş gördü. Adı "Sükûn"du. Sükûn, suyun akışına hiç direnmiyor, adeta onunla dans ediyor gibiydi. Üzerinde bir huzur ışıltısı vardı.
İnât, acı içinde, Sükûn'a seslendi: "Hey! Bu acımasız sulara nasıl dayanıyorsun? Ben paramparça oluyorum! Neden seni benim gibi dövüp incitmiyorlar?"
Sükûn, derin ve sakin bir sesle cevap verdi: "Çünkü sen, 'olana' direniyorsun. Nehrin akışı bir gerçek. Sen bu gerçeği kabul etmeyip onunla savaşıyorsun. Oysa ben, akışa uyum sağladım."
"Peki nasıl?" diye sordu İnât, hâlâ inatla direnerek.
"İlk başta ben de senin gibiydim," dedi Sükûn. "Sert, köşeli ve gururlu. Su beni her sürüklediğinde, her çarpışta acı çekiyordum. Ta ki bir gün fark ettim ki, acı veren şey, suyun kendisi değil, ona karşı olan direncimmiş. Su, sadece akıyordu. Ben direnince acı çekiyordum. O zaman direnmeyi bıraktım."
"Pes mi ettin yani?" diye alay etti İnât.
"Hayır," dedi Sükûn. "Teslim oldum. Kendimi suyun bilgeliğine bıraktım. Beni nereye götüreceğini bilmiyordum ama artık savaşmıyordum. İşte sihir de buradaydı. Savaşmayı bıraktığımda, su beni yontmaya, köşelerimi almaya, pürüzlerimi düzeltmeye başladı. Her çarpma, beni daha güzel, daha pürüzsüz, daha güçlü hale getirdi. Artık çarpışmıyorum, süzülüyorum. Su beni taşıyor. Direnç, seni olduğun yerde tutar ve parçalar. Teslimiyet ise seni dönüştürür ve ileri taşır."
İnât, bu sözler üzerine bir anlığına direncini bıraktı. Kendini suyun akışına bıraktığı o ilk anda, müthiş bir şey hissetti: Huzur. Çarpışmanın verdiği acı anında kesilmişti. Su onu hâlâ sürüklüyordu ama artık ona karşı değil, onunla birlikte hareket ediyordu.
Yolculuğu devam etti. Aylar, yıllar geçti. İnât, artık İnât değildi. Sert köşeleri, suyun sabırlı dokunuşuyla aşınmış, pürüzsüzleşmişti. Artık acı çekmiyor, aksine, suyun onu taşımasına izin verdiği için minnet duyuyordu. Onu okyanusa, sonsuz bir sakinliğe götürdüğünü gördü.
Sonunda, okyanusun kumlu sahillerinden birine, yanına Sükûn'a benzeyen daha nice yuvarlak, pürüzsüz taşın arasına vurdu. Artık o da huzur doluydu.
Orada, kendisini dinlemeye gelen genç, sivri taşlara şu öğüdü verirdi:
"Direnmek, seni tüketen bir savaştır. Teslim olmak ise seni dönüştüren bir yolculuk. Su akar, sen de ak. Olanı kabul et. Mücadele ettiğin şey seni yener, uyum sağladığın şey ise seni özgürleştirir. Unutma, en sert kayalar bile, dirençsiz akan suyun sabrı karşısında şekil alır."
Hikayenin Felsefi Çözümlemesi:
- İnât:Direnç gösteren ego, katı zihin, geçmişe takılıp kalan benlik.
- Nehir:Hayatın kendisi, evrenin akışı (sünnetullah), zaman, değişim.
- Çarpışma ve Acı:Direnç sonucu yaşanan ıstırap, stres, huzursuzluk.
- Sükûn:Teslimiyete ve huzura ermiş bilge benlik.
- Yuvarlaklaşma:Direnci bırakmanın getirdiği dönüşüm, olgunlaşma ve güçlenme.
- Okyanus:Nihai hedef, huzur, hakikat ve küllî bilinçle birleşme.
Bu hikaye, fizikteki sürtünme kuvvetinden, Kur'an'daki "istikbar" ve "islam" kavramlarına, modern psikolojideki "kabul ve kararlılık terapisi"ne kadar pek çok evrensel gerçeği özetler: Direnç, acının kaynağıdır; akış, huzurun kapısıdır.
DIĞER HABERLER
-
DİRENÇ YASASI
01 Eylül 2025, 01:21 -
ÇEKİM YASASI
01 Eylül 2025, 00:49 -
İSTEK YASASI
31 Ağustos 2025, 23:53 -
İÇERİDE NASILSA DIŞARIDA DA ÖYLEDİR YASASI
31 Ağustos 2025, 23:44 -
YUKARIDA NASILSA AŞAĞIDA DA ÖYLEDİR YASASI
31 Ağustos 2025, 21:27 -
İnsana dair dürtü duygu dönüşümleri
06 Temmuz 2025, 19:42 -
HASTA VE ENGELLİ ZULMÜ İLİK KEMİK KAN TÖVBE VE DUASI
23 Ocak 2025, 17:58 -
Neden Tövbe Ediyoruz
16 Ocak 2025, 00:55 -
TÜM TERAPİ YAPILIŞLARI
01 Ocak 2025, 21:39 -
ŞİRK TERAPİSİ UYGULAMASI
01 Ocak 2025, 21:34