ÇEKİM YASASI 01 Eylül 2025, 00:49

"Çekim Yasası" (Law of Attraction) terimi, genellikle iki farklı bağlamda kullanılır:
-
Fiziksel/Bilimsel Bağlam: Evrensel yerçekimi yasası.
-
Metafizik/Kişisel Gelişim Bağlamı: Düşünce ve niyetin, gerçekliği çekme gücü olduğunu iddia eden konsept.
1. Felsefi ve Tarihsel Kökenler
Çekim Yasası, 21. yüzyılın popüler kültürünün bir ürünü değildir. Kökleri antik felsefeye ve yeni çağ düşünce akımlarına dayanır.
-
Hermetik Felsefe: "Yukarısı aşağısı gibidir" (As above, so below) ilkesiyle ünlü Hermetik Öğretiler (Mısır tanrısı Thoth ve Yunan tanrısı Hermes'e atfedilir), evrenin bir bütün olduğunu ve zihnin madde üzerinde etkisi bulunduğunu savunur. Bu, zihin ve gerçeklik arasındaki ilişkinin en eski temellerindendir.
-
İdealizm (Platon): Platon, algıladığımız fiziksel dünyanın, asıl gerçeklik olan "İdealar Dünyası"nın sadece bir gölgesi olduğunu öne sürmüştür. Bu, gerçekliğin zihinsel/fikirsel temellerine yapılan vurguyla Çekim Yasası ile paralellik gösterir.
-
George Berkeley (İmmateryalizm): "Var olmak, algılanmaktır" (Esse est percipi) diyen Berkeley, maddesel bir dünyanın bağımsız varlığını reddeder. Ona göre her şey Tanrı'nın zihnindedir ve biz sadece O'nun zihnindeki fikirleri algılarız. Bu radikal idealist görüş, gerçekliğin tamamen zihinsel olduğu fikrini destekler.
-
New Thought Hareketi (19. Yüzyıl): "Düşünce gücü" kavramı, Phineas Quimby gibi düşünürlerle 19. yüzyılda "Yeni Düşünce" (New Thought) hareketiyle popüler oldu. İnanç ve düşüncenin, hem fiziksel sağlığı hem de maddi koşulları iyileştirebileceği fikri işlendi.
-
William Walker Atkinson ve "The Kybalion": 1908'de yayımlanan The Kybalion, Hermetik felsefeyi modern bir dille anlattı ve "Zıtlık", "Ritim", "Neden-Sonuç" ve en önemlisi "Türüm" (Mentalizm) prensipleriyle Çekim Yasası'nın temel kitabı haline geldi. "Türüm Prensibi" şöyle der: "Tüm her şey Zihin'tir. Evren Zihinseldir."
-
Napoleon Hill ("Think and Grow Rich" - Düşün ve Zengin Ol): 1937'de yayımlanan bu kitap, Çekim Yasası'nın pratik, maddi boyutunu vurgulayarak onu kitlelere ulaştırdı. "Ne aklınızda canlandırıp inanırsanız, ona ulaşabilirsiniz" fikrini işledi.
2. Çekim Yasası'nın Temel İlkeleri (Nasıl İşlediği İddia Edilir?)
Popüler anlatıda Çekim Yasası genellikle şu adımlarla açıklanır:
-
İste (Ask): Evrene ne istediğini net bir şekilde belirt. Bilinçaltına ve evrene bir sipariş verirsin.
-
İnan (Believe): İstediğinin gerçekleşeceğine dair mutlak, şüphesiz bir inanç besle. Bu inanç, şüphe ve negatif düşüncelerle zayıflatılmamalıdır.
-
Al (Receive): Pozitif frekansında kal ve evrenin sana istediğini getirmesine izin ver. Beklenti içinde ol, fırsatları fark et ve harekete geç.
Bu sürecin temelinde yatan iki ana mekanizma vardır:
-
Enerji ve Titreşim (Vibration): Evrendeki her şey (düşünceler, duygular, nesneler, insanlar) belirli bir frekansta titreşen enerjiden oluşur. Benzer enerjiler birbirini çeker. Pozitif, yüksek frekanslı düşünceler, pozitif olayları ve insanları kendine çeker. Negatif, düşük frekanslı düşünceler ise negatif sonuçları.
-
Evrenin Yansıtıcı Doğası: Evren, devasa bir ayna gibidir. İç dünyanda (düşünce ve inançların) neye sahipsen, dış dünyan da onu yansıtır. Kendini yoksul hissedersen yoksulluk çekersin, kendini zengin hissedersen zenginlik.
3. Felsefi ve Bilimsel Eleştiriler
Çekim yasası ile ilgili başlıca eleştiriler:
-
Onaylama Yanlılığı (Confirmation Bias): İnsan beyni, inandığı şeyi destekleyen kanıtları fark edip, karşıt kanıtları görmezden gelme eğilimindedir. Çekim Yasası işe yaradığında "Bak işte oldu!" deriz, binlerce kez işe yaramadığında ise "Yeterince inanmamışım" veya "Frekansım düşüktü" diyerek hipotezi çürütebilecek verileri reddederiz. Bu, bilimsel olarak test edilemez (falsifiable) olmayan bir iddia yaratır.
-
Sorumluluktan Kaçış ve Suçlama: Eğer bir kişi hastalanır veya başına felaket gelirse, "yeterince pozitif düşünmediği" için suçlanabilir. Bu, trajik durumdaki insanlara ekstra bir psikolojik yük bindirir ve sistemik, sosyal veya rastgele şanssızlıkların rolünü tamamen görmezden gelir.
-
Naif İdealizm ve Materyal Gerçeklik: Felsefi idealizm sofistike bir akımdır, ancak Çekim Yasası'nın popüler versiyonu genellikle naif bir idealizme kayar. Açlık, savaş, ekonomik krizler gibi kitlesel olgular, milyonlarca insanın kolektif düşüncesinden bağımsız maddi ve sosyolojik nedenlere sahiptir. "Tek bir kişinin düşüncesi tüm bu yapıları değiştirebilir" iddiası, toplumsal ve tarihsel determinizmi hiçe sayar.
-
Bilimsel Temel Eksikliği: Kuantum fiziğindeki "gözlemci etkisi" (bir parçacığın durumunun ölçülene kadar belirsiz olması) gibi kavramlar, Çekim Yasası savunucuları tarafından sıklıkla yanlış yorumlanır. Bu etki, insan bilincinin maddeyi istediği gibi değiştirebileceği anlamına gelmez. Sadece ölçüm işleminin kaçınılmaz bir sonucudur ve makroskobik dünyada (günlük hayatımızda) gözlemlenebilir bir karşılığı yoktur.
-
Hareketsizlik Tehlikesi: Sadece düşünmek ve istemek, harekete geçmenin yerini alabilir. Oysa gerçek değişim, niyet ve eylemin birleşimiyle olur.
4. Felsefi Olarak "Değerli" Çıkarımlar Nelerdir?
Tüm eleştirilere rağmen, Çekim Yasası'nın psikolojik ve pratik açıdan değerli olarak yorumlanabilecek yönleri vardır:
-
Hedef Belirleme ve Odaklanma: Ne istediğini netleştirmek, hedef koymanın ilk adımıdır. Bu, kişiyi pasiflikten çıkarır.
-
Pozitif Zihin ve İyimserlik: Pozitif düşünmenin stresi azalttığı, bağışıklık sistemini güçlendirdiği ve problem çözme becerisini artırdığı psikolojide bilinen bir gerçektir (Pozitif Psikoloji - Martin Seligman). İyimser insanlar fırsatları daha iyi görür ve insanlarla daha iyi ilişkiler kurar, bu da başarı olasılığını artırır.
-
Öz-yeterlilik İnancı (Self-efficacy): Kendine inanmak, bir işe başlama ve zorluklar karşısında direnç gösterme gücü verir. Bu, psikolog Albert Bandura'nın üzerinde çalıştığı, başarının önemli bir öngöstergesidir.
-
Dikkat Odağı (Reticular Activating System - RAS): Beynimizdeki RAS, dikkatimizi hedeflerimiz ve inançlarımızla uyumlu bilgilere yönlendiren bir filtredir. Araba almayı düşünmeye başladığınızda yollarda o modeli daha sık görürsünüz. Bu, evrenin onu size çekmesi değil, beyninizin onu fark etmesidir. Çekim Yasası, bu nörolojik süreci metafizik bir dille açıklar.
Sonuç: Bir Filozofun Bakış Açısı
Çekim Yasası, kökeni kadim bilgeliklere dayanan, ancak modern çağda popülerleştirilmiş ve büyük ölçüde basitleştirilmiş bir metafiziksel iddiadır.
-
Bir "bilim" olarak: Kanıtlanmış veya bilimsel yöntemle test edilebilir değildir. Kuantum mekaniği ile olan bağlantıları spekülatif ve çoğu zaman hatalıdır.
-
Bir "inanç sistemi" olarak: İnsanlara umut, kontrol hissi ve amaç verebilir. Bu psikolojik etkileri göz ardı edilemez.
-
Bir "felsefe" olarak: İdealist geleneğin popüler bir uzantısıdır ancak toplumsal ve maddi gerçekliğin karmaşıklığını açıklamakta yetersiz kalır.
Belki de en makul yaklaşım, onu tam anlamıyla bir "evren yasası" olarak değil, bir "metafor" veya "kişisel gelişim aracı" olarak görmektir. "Düşüncelerimiz gerçekliği doğrudan yaratır" demek yerine, "Düşüncelerimiz, gerçekliği algılama, yorumlama ve onun içinde hareket etme biçimimizi derinden şekillendirir" demek daha doğru ve felsefi olarak daha sağlamdır.
Bu perspektif, düşüncenin gücünü kabul ederken, eylemin, şansın ve sosyal yapıların rolünü de görmezden gelmez. Niyet et, inan, harekete geç ve dünyayı olduğu gibi gör, olmasını istediğin gibi değil.
Bu ayet ve prensipler, mekanik bir "evren enerjisi"ne değil, her şeye kadir olan, dualara icabet eden ve kulunun halinden haberdar olan Allah'ın (c.c.) irade ve rahmetine dayanır. İşte bu bağlamıyla "İslami Paradigmada Çekim Yasası"nı detaylandıralım:
1. Niyet ve İnanç (İsteme & İnanma Prensibi)
Modern çekim yasasının "İste" ve "İnan" adımları, İslam'da "Niyet" ve "Yakînî İman" kavramlarıyla örtüşür.
-
Ayet Meali: "Onlar, gayba inanırlar..." (Bakara Suresi, 2:3)
-
Tefsir: "Gayb", görünmeyen, henüz gerçekleşmemiş olan demektir. Mümin, duayla Allah'tan bir şey istediğinde, onun gerçekleşeceğine dair görünmeyene (gayba) iman eder. Bu, çekim yasasındaki "inanma" aşamasının ta kendisidir. İman, en büyük niyet ve en güçlü frekanstır.
-
-
Hadis-i Şerif: "Ameller niyetlere göredir..." (Buhârî, Bed'ü'l-Vahy, 1)
-
Tefsir: Yapılan her işin değeri ve karşılığı, onu yaparken taşıdığınız niyete bağlıdır. Saf ve halis bir niyet, o amelin kabulü ve hayırlı neticeler doğurması için ilk şarttır. Bu, "ne istediğini net olarak bilme" prensibine benzer.
-
2. Dua ve İcap (Sesini Evrene Duyurma Değil, Rabbine Dua Etme)
Çekim yasasında "evrene mesaj göndermek" olan adım, İslam'da doğrudan Allah'a yönelik bir yalvarış, bir ibadet olan "Dua"dır.
-
Ayet Meali: "Kullarım, beni sana soracak olurlarsa, muhakkak ki ben (onlara) pek yakınım. Bana dua ettiği zaman dua edenin dileğine karşılık veririm. Öyleyse onlar da benim davetime icabet etsinler ve bana iman etsinler. Umulur ki irşad olurlar (doğru yolu bulurlar)." (Bakara Suresi, 2:186)
-
Tefsir: Bu ayet, İslami anlamdaki "çekim"in merkezinde yatan prensibi açıklar: Yakınlık ve İcabet. Allah, kula şah damarından daha yakındır. Kul dua ettiğinde, Allah o duaya karşılık vereceğini vaat eder. Bu, mekanik bir yasa değil, canlı, şefkatli ve işiten bir Rabbe olan güven ve iletişimdir.
-
-
Ayet Meali: "De ki: 'Sizin duanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin?'..." (Furkan Suresi, 25:77)
-
Tefsir: Bu ayet, duanın ne kadar merkezi bir eylem olduğunu gösterir. Kulun istek ve niyeti (duası) olmadan, ilahi lütuf ve değer verme tecelli etmeyebilir. Bu, "istemek" eyleminin önemini vurgular.
-
3. Tevekkül ve Amel (Harekete Geçme & Teslim Olma)
Çekim yasasının "Al" aşaması, İslam'da "sebeplere sarıldıktan sonra Allah'a dayanıp güvenmek" anlamına gelen "tevekkül" ile ifade edilir. Pasif bir bekleyiş değil, aktif bir teslimiyettir.
-
Ayet Meali: "...Bir kere de karar verip azmettin mi, artık Allah'a tevekkül et (O'na dayanıp güven). Şüphesiz Allah, tevekkül edenleri sever." (Âl-i İmrân Suresi, 3:159)
-
Tefsir: Önce karar ver, niyet et, plan yap (sebebe sarıl), ondan sonra kalben Allah'a bağlan ve neticeyi O'ndan bekle. Bu, hem eylemi (çabayı) hem de manevi almayı (teslimiyeti) içerir.
-
-
Ayet Meali: "İnsan için ancak çalıştığının karşılığı vardır." (Necm Suresi, 53:39)
-
Tefsir: Bu ayet, çekim yasasının "sadece düşünmek yeterli" olabileceği yönündeki yanılgısını kesin bir dille çürütür. Dua ve niyetin yanında, çalışmak, emek vermek (amel) şarttır. Allah, kulunun çabasına değer verir ve onun üzerine lütfunu tecelli ettirir.
-
4. Zikir ve Şükür (Pozitif Frekansta Kalmak)
Çekim yasasındaki "pozitif titreşim" kavramı, İslam'da "Allah'ı zikir (anmak)" ve "nimetlere şükretmek" ile sağlanan kalp huzuru ve manevi yükseklik halidir.
-
Ayet Meali: "Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur." (Ra'd Suresi, 13:28)
-
Tefsir: Gerçek huzur ve pozitiflik, geçici dünyevi şeyleri düşünmekle değil, Allah'ı anmakla gelir. Bu, en yüksek ve en istikrarlı "frekans" halidir.
-
-
Ayet Meali: "Şayet şükrederseniz, elbette size (nimetimi) artırırım..." (İbrahim Suresi, 14:7)
-
Tefsir: Bu ayet, çekim yasası literatüründeki belki de en net karşılıktır. Şükür (minnettarlık hali), nimetin artmasına vesile olur. Sahip olduklarına odaklanıp şükretmek, yeni nimetlere kapı açar. Ancak buradaki motivasyon, nimeti vereni (Allah'ı) tanımak ve O'na minnettar olmaktır, sadece daha fazlasını elde etmek değildir.
-
5. İhlas ve Samimiyet (Enerjiyi Doğru Kanala Aktarmak)
Çekim yasası "ne istersen olur" derken, İslam bu isteklerin meşruiyetine ve arkasındaki niyetin saflığına (ihlas) vurgu yapar.
-
Ayet Meali: "O (Allah), hanginizin daha güzel amel işleyeceğini sınamak için ölümü ve hayatı yaratandır..." (Mülk Suresi, 67:2)
-
Tefsir: İstemek ve çabalamak, sınavın bir parçasıdır. İsteklerimiz bizi Allah'a mı yaklaştırıyor, yoksa O'ndan mı uzaklaştırıyor? Amelimiz dünyevi bir çıkar için mi, yoksa Allah'ın rızasını kazanmak için mi? Bu ayet, "ne istediğin" kadar "niçin istediğin"in de çok önemli olduğunu gösterir.
-
Sonuç ve Felsefi Karşılaştırma:
Özellik | Modern Çekim Yasası | İslami Paradigma |
---|---|---|
Gücün Kaynağı | Belirsiz "Evren", "Enerji" | Allah'ın (c.c.) İradesi, Rahmeti ve Kudreti |
Çalışma Prensibi | Enerjisel titreşim ve manyetizma | Dua, Niyet, Salih Amel, Tevekkül ve İlahi Takdir |
Sorumlu Olan | Bireyin düşünce ve inancı | Kulun niyeti, çabası ve Allah'ın hikmeti |
Merkezdeki Kavram | "Almak", "Sahip Olmak" | "Kulluk", "Şükür", "Rıza" ve "İmtihan" |
Başarısızlık Nedeni? | Yeterince inanmamak, negatif düşünmek | Kulun eksikliği, hikmet gereği hayırlı olmaması veya imtihan |
Filozofik Yorumum: Kur'an'ın öğretisi, modern çekim yasasından çok daha derin, dengeli ve gerçekçidir. İnsanı sadece "istemeye" değil, ahlaklı, çalışkan, şükredici, sabırlı ve tevekkül sahibi bir kul olmaya yönlendirir. Sonucu garantilemez ama sürecin kendisini bir ibadet ve olgunlaşma yolculuğuna dönüştürür.
Dolayısıyla, eğer bir "çekim yasası" aranacaksa, bu; "Halis niyetle Allah'tan iste, gereken çabayı göster, kalbini O'na bağla, sonucu O'ndan bekle ve O'nun verdiği her sonuca rıza göster" şeklinde özetlenebilecek, "Dua-Amel-Tevekkül" üçgenine dayalı ilahi bir düzendir. Bu, hem insan iradesine saygı duyar hem de kaderin yüce hikmetine teslimiyeti öğretir.
İki Ayna Şehri
Çok çok uzaklarda, birbirine tıpatıp benzeyen iki tepe vardı. İkisinin de zirvesinde, birbirine bakan iki şehir kuruluydu: Aydınlık Şehir ve Gölgeler Şehri.
İki şehir de aynı güneşin altındaydı, aynı yağmuru yağıyor, aynı rüzgar esiyordu üzerlerine. Ama aralarında dağlar kadar fark vardı.
Gölgeler Şehri gri taşlardan yapılmıştı. İnsanlarının yüzleri hep asıktı. "Pahalılık var," derlerdi. "İşler kötüye gidiyor. Kimseye güven olmaz." Her akşam, bir sonraki günün daha kötü olacağını konuşup dururlardı. Pencereleri küçük, evlerinin içi loştu. Şehrin ortasındaki dev ayna ise, toz toprak içindeydi ve sadece gri bulutları yansıtıyordu.
Aydınlık Şehir ise, belki aynı taşlardan yapılmıştı ama binaların camları parlaktı. İnsanlar sokaklarda tebessümle selamlaşırdı. "Bugün şanslı günümdeyim," derlerdi. "Yarın daha güzel olacak. İnsanlar aslında iyidir." Bir sorun çıktığında, "Bu geçici, içinde bir hayır vardır," diye düşünürlerdi. Şehir meydanındaki dev ayna tertemizdi ve güneşi, gökyüzünün mavisini, çiçekleri yansıtırdı.
Bu iki şehirde de, aynı yaşta iki genç kadın yaşıyordu: Gölgeler'de Elif ve Aydınlık'ta Lale.
Elif, her sabah uyandığında iç geçirirdi. "Yine mi aynı rutin," diye düşünürdü. İşe giderken otobüs hep kalabalık olurdu. Patronu hep surat asardı. Akşam eve döndüğünde, "Hayatımda hiçbir şey değişmiyor. Keşke daha iyi bir işim, daha mutlu bir hayatım olsa," diye hayıflanırdı. Sonra bu olumsuz düşüncelerini unutup televizyonun karşısına geçer, ertesi gün aynı şeyleri yeniden yaşardı.
Lale ise, her sabah penceresini açar, derin bir nefes alır ve "Bugün bana güzel sürprizler getirsin," derdi. İşe giderken otobüs kalabalık olsa da, "Ne güzel, yolda kitap okuyacak vaktim olacak," diye düşünürdü. Patronu surat astığında, "Acaba onu üzen ne? Belki ona bir kahve ısmarlayıp halini hatırını sorabilirim," derdi. Akşamları ise, "İstediğim o güzel hayatı zihnimde canlandırayım," diyerek hayaller kurardı. O hayalleri hissederek uyurdu.
Bir gün, iki şehri birbirine bağlayan kadim bir yol olduğu söylentisi yayıldı. Yolu bulup geçenin, hayatının değişeceği anlatılıyordu.
Elif, bu söylentiyi duyduğunda gözlerini devirdi. "Saçmalık! Kim uğraşacak o yollarla. Zaten bulunmaz."
Lale ise, hemen heyecanlandı. "Harika bir macera! Hemen hazırlanmalıyım."
Ertesi gün, iki kadın da yola çıktı. Elif, söylenen yere vardığında önüne çıkan patikayı görünce, "İşte! Zaten dikenlik ve çamur içinde. Ben demiştim," deyip geri döndü. Tüm olumsuz beklentisi doğrulanmıştı.
Lale ise aynı patikayı gördüğünde, "Harika! İşte macera başlıyor. Bu yolda neler keşfedeceğim!" diye düşünerek yürümeye başladı. Dikenlere takıldı, ama onları yolun bir parçası olarak kabul etti. Çamurda kaydı, gülerek ayağa kalktı.
Sonunda, iki tepeyi birbirine bağlayan gizli bir geçide ulaştı. Geçidin girişinde, bilge bir ihtyar oturuyordu. Elinde iki küçük ayna vardı.
Lale, nefes nefese, "Merhaba! Ben Aydınlık Şehir'den Lale. Karşıdaki şehri görmek istiyorum," dedi.
İhtyar gülümsedi. "Önce şu aynaya bakarmısın kızım?"
Lale aynaya baktı. Ayna, onun yüzündeki heyecanı, merakı ve ışıltıyı yansıtıyordu.
"Güzel," dedi ihtyar. "Şimdi geçebilirsin. Ama unutma, gideceğin yer, senin taşıdığın bu aynanın yansıttığından farksız olacak."
Lale teşekkür edip geçitten geçti ve Gölgeler Şehri'ne ayak bastı. Ama bir tuhaflık vardı. Şehir, kendi şehrinden farksızdı! İnsanlar gülümsüyor, binalar parlıyordu. Ona "Hoş geldin!" diyen insanlar oldu. Lale, "Demek Gölgeler Şehri böyleymiş. Ne kadar yanlış biliyormuşuz," diye düşündü ve orada da mutlu oldu.
Aradan haftalar geçti. Elif, bir gün canı o kadar sıkıldı ki, "Belki de o yolu bir daha denemeliyim," diye düşündü. Aynı patikaya geldi. Yine dikenler ve çamur vardı. İçini bir öfke kapladı. "Zamanımı çaldılar!" diye söylenerek geçide kadar yürüdü.
İhtiyar hâlâ oradaydı. Elif, "Beni hemen karşıya geçir!" diye sertçe seslendi.
İhtyar hiç oralı olmadı. "Önce şu aynaya bir bak," dedi.
Elif istemeyerek aynaya baktı. Ayna, yorgun, öfkeli, şüpheci yüzünü yansıttı.
"Tamam," dedi ihtyar. "Geçebilirsin. Ama unutma, gideceğin yer, senin taşıdığın bu aynanın yansıttığından farksız olacak."
Elif geçitten geçti ve Aydınlık Şehir'e ayak bastı. Şaşkınlık içinde etrafına baktı. Burası da kendi şehrinden farksızdı! İnsanlar asık suratlıydı, hava gri görünüyordu. "Demek burayı da berbat etmişler," diye homurdandı. "Hep aynı hikaye." Hemen geri dönüp kendi evine kapandı.
İhtyar, geçidin girişinde, iki kadının arkasından gülümsedi. Sonra, şehrin meydanındaki dev aynalara baktı. Aydınlık Şehir'in aynası, Lale'nin baktığı küçük aynayı; Gölgeler Şehri'nin aynası ise, Elif'in baktığı küçük aynayı yansıtıyordu.
Hikayenin Felsefesi:
Bu hikaye, çekim yasasının özünü metaforlarla anlatır:
-
İki Şehir (Aynı Gerçeklik): Her iki şehir de aslında aynı dünyadır. Farkı yaratan, onu algılama ve yorumlama biçimimizdir.
-
Dev Aynalar (Evrenin Yansıtıcılığı): Evren, taşıdığımız içsel "ayna"nın (zihin durumumuzun, inançlarımızın ve beklentilerimizin) bir yansımasını bize gösterir.
-
Elif ve Lale (Zihniyet Farkı): Elif, pasif ve şikayetçi bir kurban zihniyetine sahiptir. Lale ise, aktif, minnettar ve fırsatları gören bir yaratıcı zihniyetine.
-
Yol ve İhtiyar (İçsel Yolculuk): Değişim için çıkılan yol, dışarıda değil, içeridedir. İhtiyar (bilgelik), bize önce kendi iç aynamıza bakmamız gerektiğini hatırlatır.
-
Küçük Aynalar (İçsel Frekans): Gittiğimiz her yere, içimizdeki "ayna"yı (enerjiyi, titreşimi, ruh halini) taşırız. Bulunduğumuz ortamı, taşıdığımız bu içsel frekans şekillendirir.
Çekim Yasası'nın en güzel özeti belki de şudur:
"Sen dünyaya nasıl bakarsan, dünya da sana öyle görünür. Sen nasıl bir frekans yayarsan, evren de o frekansta titreşen sonuçları sana çeker."
Değişim, dışarıdaki şehri değiştirmekle değil, önce kendi iç aynamızı temizlemekle başlar.
DIĞER HABERLER
-
DİRENÇ YASASI
01 Eylül 2025, 01:21 -
ÇEKİM YASASI
01 Eylül 2025, 00:49 -
İSTEK YASASI
31 Ağustos 2025, 23:53 -
İÇERİDE NASILSA DIŞARIDA DA ÖYLEDİR YASASI
31 Ağustos 2025, 23:44 -
YUKARIDA NASILSA AŞAĞIDA DA ÖYLEDİR YASASI
31 Ağustos 2025, 21:27 -
İnsana dair dürtü duygu dönüşümleri
06 Temmuz 2025, 19:42 -
HASTA VE ENGELLİ ZULMÜ İLİK KEMİK KAN TÖVBE VE DUASI
23 Ocak 2025, 17:58 -
Neden Tövbe Ediyoruz
16 Ocak 2025, 00:55 -
TÜM TERAPİ YAPILIŞLARI
01 Ocak 2025, 21:39 -
ŞİRK TERAPİSİ UYGULAMASI
01 Ocak 2025, 21:34