BAĞLILIK YASASI 02 Eylül 2025, 00:12

- Bağlılık Yasasının Temel Tanımı ve Özü
Bağlılık Yasası, en basit ifadeyle, kişinin bir sonuca, nesneye, kişiye veya duruma duyduğu aşırı bağlılığın, onun o şeyi deneyimleme biçimini bozduğu ve çoğu zaman acı kaynağı olduğu prensibidir. Yasaya göre, neye sıkı sıkıya bağlanırsanız, onun tarafından kontrol edilirsiniz. Özgürlük ve huzur ise, bağlanmadan sevmek, istek duymak ve çaba göstermekle mümkündür.
Bu, ilgisizlik veya kayıtsızlık (apatia) değil, bağlanmamışlık (non-attachment) halidir.
- Kökenleri ve Felsefi Arka Plan
Bağlılık Yasası, tek bir filozofun eseri değil, birçok kadim geleneğin ortak keşfidir.
- Budizm:Belki de en net ifade edildiği yerdir. Buda'nın öğretilerinin merkezinde "acı" (dukkha) vardır. Acının kaynağı ise "tanha" yani arzu, istek ve bağlılıktır. İnsan zihni, hoşuna giden şeylere (zevk, mülk, statü, ilişkiler) bağlanır ve onların kalıcı olmasını ister. Oysa evrenin doğası değişimdir (anicca). Bağlandığımız her şey bir gün değişir veya yok olur. İşte bu değişime direnmemiz ve bağlılığımız acıyı doğurur. Kurtuluş (nirvana), bu bağlılıklardan özgürleşmekle mümkündür.
- Stoacılık:Romalı filozof Epictetus, "Elinde olmayan şeyler için üzülme" Stoacılık, kontrol edebileceklerimiz (kendi düşüncelerimiz, tutumlarımız, eylemlerimiz) ile kontrol edemeyeceklerimiz (dış olaylar, başkalarının düşünceleri, maddi varlıklar) arasında net bir ayrım yapar. Bağlılık yasası, kontrol edemeyeceğimiz dış şeylere bağlanıp onların bizi yönetmesine izin vermemektir. "Bir gemiye bindiğinde, yolu ve gemiyi kaptana bırakırsın. Peki ya hayat gemisini neden kader tanrıçalarına ve evrene bırakmıyorsun?" (Epictetus)
- Taoizm:Lao Tzu'nun Tao Te Ching'inde, doğal akışa (Tao'ya) uymamanın getirdiği huzursuzluk anlatılır. Zorlamak, tutunmak, kontrol etmeye çalışmak, akışa dirençtir ve enerji kaybettirir. Su gibi olmak, en pathosuz ve en güçlü olmaktır. Su, hiçbir yere bağlanmaz, uyum sağlar ve yoluna devam eder.
- Hint Felsefesi (Bhagavad Gita):Gita'da, eylemlerinizin meyvelerine (sonuçlarına) bağlanmadan, sadece yapmanız gerekeni yapmak öğretilir. Buna "nişkama karma" (fruits of action) denir. Kişi, eylemin kendisi için çabalar, ama sonucu evrene/İlahi Olan'a bırakır.
- Bağlılık Yasası Nasıl İşler? (Mekanizması)
Bu yasa soyut bir inanç değil, zihnin ve duyguların işleyişine dair pratik bir gözlemdir.
- İstek ve Bağlılık Doğar:Zihin, bir şeyin "iyi" veya "zevk verici" olduğuna karar verir (örneğin, bir ilişki, bir iş, bir maçı kazanmak).
- Kimlikle Bütünleşme:İstek o kadar güçlenir ki, o şey kişinin kimliğinin ve mutluluğunun bir parçası haline gelir. "O işi almazsam başarısızım", "O beni terk ederse mahvolurum".
- Korkunun Girişi:Elde etme veya kaybetme korkusu zihne girer. Artık sadece o şeyi istemekle kalmaz, onu kaybetmemek için de endişelenirsiniz. Bu, sürekli bir gerginlik halidir.
- Çarpıtılmış Algı:Korku ve bağlılık, gerçekliği olduğu gibi görmenizi engeller. İlişkinizdeki sorunları görmezden gelirsiniz, iş için yapabileceğinizden fazla riske girersiniz. Karar verme yetiniz bulanıklaşır.
- Acı Kaçınılmaz Olur:Sonuç istediğiniz gibi olmazsa (ki çoğu zaman olmaz, çünkü kontrolünüzde değildir), acı çekersiniz. Bu acı, kaybın doğal üzüntüsünden çok daha şiddetlidir, çünkü kimliğinize ve varoluşunuza yönelik bir tehdit olarak algılanır.
- Bağlılık Değil, Bağlılıksızlık (Non-Attachment) Pratiği
Bu yasayı anlamak, hiçbir şeyi umursamamak değildir. Tam aksine, daha derinden ve özgürce umursamaktır.
- Çabayı Bırakmak Değil, Sonuca Bağlanmayı Bırakmaktır:Hedefleriniz için var gücünüzle çalışırsınız, ancak sonucun sizi tanımlamasına izin vermezsiniz. Başarısız olmak, sizin "başarısız bir insan" olduğunuz anlamına gelmez, sadece o seferki metodun işe yaramadığı anlamına gelir.
- Sevgisizlik Değil, Sahiplenmesiz Sevgidir:Birini delicesine seversiniz, ancak onun sizin beklentilerinizi karşılamak veya sizinle kalmak zorunda olmadığını bilirsiniz. Bu, sevgiyi koşulsuz kılar. İlişki, bir sahiplik ve kontrol ilişkisi olmaktan çıkar, gerçek bir paylaşıma dönüşür.
- Kayıtsızlık Değil, İçsel Huzurdur:Olan bitene kayıtsız kalmak değil, dış olayların sizin içsel huzurunuzu ve dengeinizi çalmasına izin vermemektir. Sakin bir göl gibi, yüzeyde dalgalanmalar olsa da derinlerde dinginliğinizi koruyabilmektir.
- Eleştirel Bir Bakış ve Uyarılar
Bu yasanın yanlış anlaşılma potansiyeli
- Pasifize Edici Bir Araç Olarak Kullanılması:Bu yasa, özellikle güçsüz ve ezilen gruplara "durumunuza bağlanmayın, iç huzurunuzu bulun" demek için kullanılırsa, adaletsizlikleri meşrulaştıran bir araca dönüşebilir. Sosyal adalet için mücadele etmek ile sonuca aşırı bağlanmak arasındaki ince çizgiyi gözetmek gerekir.
- Duygusal İnkar:Sağlıklı bir üzüntü, öfke veya kıskançlık insani duygulardır. Bağlılık yasası, bu duyguları hissetmemeyi değil, onların sizi ele geçirmesine ve sürüklemesine izin vermemeyi öğretir. Duyguları yok saymak, onları bastırmak sağlıksızdır.
- Bireyciliği Pekiştirmesi:Aşırı vurgu, kişiyi toplumsal bağlardan ve sorumluluklardan soyutlayabilir. Oysa insan, ilişkiler ve toplum içinde var olan bir varlıktır.
Sonuç
Bağlılık Yasası, bir içsel özgürlük ve dirençlilik (resilience) felsefesidir. Hayatın iniş ve çıkışları karşısında bükülmez bir kamış olmak yerine, rüzgarla eğilip ama kopmayan, sonra yeniden doğrulabilen bir bambu gibi olmayı öğretir.
Hayat, kontrol edebileceğimizden çok daha büyük bir akıştır. Bu yasa, okyanustaki dalgalarla boğuşmak yerine, onların üzerinde sörf yapmayı öğrenmek gibidir. Dalgaları kontrol edemezsiniz, ama onlara nasıl tepki vereceğiniz, onlarla nasıl dans edeceğiniz tamamen sizin elinizdedir. İşte gerçek özgürlük ve huzur da buradadır.
Bağlılık yasasını, hayatımızın farklı katmanlarına nüfuz ederek, özellikle de en zorlandığımız "kordonla bağlı olma" halleri üzerinden detaylandıralım.
bu bağların nasıl örüldüğünü, nelere mal olduğunu ve nasıl sağlıklı bir ilişkiye dönüştürülebileceğini anlatacağım.
- Kişisel Bağlılık (Kendine ve Kimliğine Bağlanmak)
- Nedir?Kişinin "ben" dediği yapıya yüklediği katı ve değişmez anlamlardır. "Ben başarılı biriyim", "Ben güçlü olmalıyım", "Ben asla hata yapmam", "Ben bir kurbanım" gibi inanç ve hikayelere sıkı sıkıya bağlanmaktır. En sinsi bağlılık türüdür çünkü kişi kendi hapishanesinin gardiyanıdır.
- Kordonun Özellikleri:Bu kordon, kişinin özüyle değil, inşa ettiği ego ile bağlantılıdır. İnceldiği yerden kopsa, kişi "ben" dediği şeyin yok olacağından korkar.
- Yarattığı Acı:Esnek olamama, yeni durumlara uyum sağlayamama, eleştirileri kişisel saldırı olarak algılama, hata yapma korkusuyla harekete geçememe, sürekli bir "kendini ispat etme" stresi.
- Sağlıklı Alternatif (Bağlılıksızlık):"Ben" dediğim şey, sabit bir varlık değil, deneyimlerle sürekli evrilen bir süreçtir. Hem güçlü hem de kırılgan, hem başarılı hem de başarısız yanlarım olabilir. Hepsine yer açarım. Bu, öz-şefkat ve kişisel gelişime açıklık
- Eve ve Eşyaya Bağlılık (Mülkiyet ve Güvenlik İlişkisi)
- Nedir?Kişinin kimliğini ve güvenliğini sahip olduğu mülklere, eşyalara bağlamasıdır. Ev, araba, belirli bir marka giysi, koleksiyonlar... Kişi, "sahip oldukları" ile "kendisi" arasında doğrudan bir bağ kurar.
- Kordonun Özellikleri:Bu kordon, dış dünyadaki nesneler aracılığıyla içeride bir güvence ve değer hissi yaratmaya çalışır. Eşya kaybedildiğinde veya zarar gördüğünde, kişinin benlik değeri de sarsılır.
- Yarattığı Acı:Kaybetme korkusu, sürekli koruma ve sigortalatma endişesi, kıskançlık, "daha fazlasına sahip olma" hırsı ve doyumsuzluk, maddi kayıplarda yaşanan derin krizler.
- Sağlıklı Alternatif:Eşyaları, hayatı kolaylaştıran, keyif veren geçici araçlar olarak görmek. Onlara saygı duymak ve iyi bakmak, ancak onlar olmadan da "ben"liğimin sağlam kalacağını bilmek. Minimalizm ve gönüllü sadeleşme bu anlayışın pratikteki yansımalarıdır.
- Aile Bağlılığı (Kan Bağı ve Koşulsuzluk Sarmalı)
- Nedir?Aile üyelerine (ebeveynler, çocuklar, eş) duyulan, toplumsal ve biyolojik olarak koşullandırılmış aşırı bağlılık. "Aile her şeydir", "Aile için her şeyi yapmak gerekir" gibi inançlarla beslenir. Sevginin ötesinde, bir sahiplenme ve kontrol boyutu içerir.
- Kordonun Özellikleri:Bu kordon, görünmez ama son derece güçlüdür. Suçluluk, vicdan, "ayıp olur" korkusu, "ne derler" endişesi ile örülmüştür. Özellikle ebeveyn-çocuk arasında, çocuğun bireyselleşme çabalarını engelleyen bir "göbek bağı" gibidir.
- Yarattığı Acı:Birey olamama, kendi hayatını yaşayamama, ailenin beklentileri uğruna kendi isteklerinden vazgeçme, duygusal manipülasyon, aşırı sorumluluk hissi (özellikle çocuklar için), boş yuva sendromu (ebeveynler için).
- Sağlıklı Alternatif:Aileyi, seçmediğimiz ama hayatımıza verilmiş insanlarla kurduğumuz bir ilikiler ağı olarak görmek. Sevgi ve saygı temelinde, ancak karşılıklı sınırlar çizerek ilişki kurmak. Koşulsuz sevgi, koşulsuz itaat veya koşulsuz fedakarlık değildir. "Seni seviyorum, ama senin hayatın benim hayatım değil" diyebilmektir.
- İlişkilere (Romantik/Platonik) Bağlılık (Öteki Olmadan Var Olamama Hali)
- Nedir?Partnerin veya yakın bir dostun varlığını, kendi mutluluğunun ve tamamlanmışlığının ön koşulu olarak görmek. "O olmadan ben bir hiçim", "O benim her şeyim" gibi düşünce kalıplarıyla karakterize edilir.
- Kordonun Özellikleri:Bu kordon, iki kişiyi birbirine bağlar ama aynı zamanda boğar. İki ayrı birey olmaktan çıkıp, "ikili" adı verilen tek bir kimliğe bürünürler. Kıskançlık, sahiplenme, sürekli onay arayışı bu kordonun belirtileridir.
- Yarattığı Acı:Terkedilme korkusu, sürekli güvence ihtiyacı, kıskançlık krizleri, kişisel sınırların ihlali, ilişki bittiğinde kimlik karmaşası ve derin bir varoluşsal boşluk.
- Sağlıklı Alternatif:İlişkiyi, iki tam ve bütün bireyin bir araya gelip, birbirini tamamlamak için değil, birbirinin bütünlüğünü kutlamak için kurduğu bir ortaklık olarak görmek. "Seninle varım" değil, "Kendi başıma da tamım, seninle birlikteyken bu bütünlüğümü paylaşıyorum" anlayışıdır. Bu, bağlanmadan sevebilmek sanatıdır.
- Kordonla Bağlı Olma Hali (Ensemizdeki Fısıltı)
- Nedir?Yukarıda saydığımız tüm bağlılık türlerinin en ileri, en patolojik halidir. Artık bir "bağ" değil, kişinin nefes almasını, düşünmesini, hareket etmesini engelleyen bir prangaya dönüşmüştür. Kişi, bağlandığı şeyin (kişi, nesne, fikir) adeta bir uzantısı gibi hisseder kendini. Aradaki mesafe tamamen kalkmıştır.
- Kordonun Özellikleri:Artık bir kordon değil, görünmez bir hortum Kişinin enerjisini, iradesini, özgüvenini emer ve bağlandığı şeye pompalar. Kişi, kendi merkezinden kopmuş, başka bir merkezin etrafında dönen bir uydu gibidir.
- Nasıl Fark Edilir?
- O kişi/şey olmadan karar veremezsiniz.
- Onun ruh halı sizin ruh halinizi direkt belirler.
- Sürekli onu düşünür, onun için endişelenirsiniz.
- Kendi ihtiyaçlarınızı ve sınırlarınızı tamamen görmezden gelirsiniz.
- "Hayır" diyemezsiniz.
- Özgürlük değil, güvenceararsınız.
- Kopuş Değil, Bilinçli Ayrışma:Bu kordonu kesmek, ilişkiyi bitirmek veya o şeyden tamamen vazgeçmek anlamına gelmez. Bu, genellikle travmatik ve imkansızdır. Yapılması gereken, kordonu fark etmek, onun varlığını kabul etmek ve yavaş yavaş mesafe koymaktır.
- Farkındalık:"Ben burada, o/şey orada. Biz ayrıyız." Bu basit ama devrim niteliğindeki içgörüyle başlar her şey.
- Küçük Adımlar:O olmadan küçük kararlar vermek, kısa sürelerle kendi başına vakit geçirmek, "hayır" demeyi denemek.
- Kendi Merkezine Dönüş:"Ben ne istiyorum?", "Benim hislerim ne?", "Benim sınırlarım neler?" sorularını sormaya başlamak.
- Enerjiyi Geri Çekmek:Zihinsel meşguliyeti azaltmak. Sürekli onu düşünmek yerine, dikkati kendi hayatına, nefese, anda olana çekmek.
Son Söz
Bu bağlar, sevgiyi değil, korkuyu besler: Kaybetme korkusunu, yetersizlik korkusunu, yalnızlık korkusunu... Bağlılık yasası, bu korkunun farkına varıp, onun yerine güven inşa etmeyi önerir: Evrene, hayatın akışına, en nihayetinde kendi ayaklarının üzerinde durabilme kapasitene olan güven.
En derin bağ, hiçbir şeye sıkı sıkıya bağlanmamayı öğrendiğinde kurulur: Kendinle. O zaman diğer tüm ilişkiler, bir ihtiyaç ve bağımlılık değil, bir armağan ve seçim haline gelir.
"Bağlılık Yasası" ifadesi Kur'an-ı Kerim'de modern psikolojik bir terim olarak geçmez. Ancak, Kur'an'ın özüne ve ruhuna nüfuz ettiğimizde, bu yasanın temelini oluşturan "dünyaya, maddiyata ve sonuçlara bağlanmama, yalnızca Allah'a bağlanma ve O'na teslim olma" prensibi, neredeyse her sayfasında işlenen ana temalardan biridir.
Bu prensibi açıklayan ayetleri, onların felsefi ve manevi derinlikleriyle birlikte açıklayayım.
- Yasamanın Temel İlkesi: "İhsan" ve Yalnızca Allah'a Yönelme
Bu yasanın özü, "tevekkül" (Allah'a dayanıp güvenme) ve "zühd" (dünyanın aldatıcı süsüne kapılmama) kavramlarında yatar.
Ayet: "Nerede olursanız olun, O sizinle beraberdir." (Hadid Suresi, 4. Ayet)
Ayet: "Benim asıl kullarım o kimselerdir ki, insanlar kendilerini bir korku sardığı zaman, yalnız Allah'a dayanıp güvenirler." (Yunus Suresi, 62. Ayet - mealen)
Felsefi ve Manevi Açıklama:
Bu ayetler, bağlılık yasasının en temel çıkış noktasını verir: Her şeyin hakiki sahibi ve faili Allah'tır. Bu bilinç (marifet), kişiyi sebeplere ve maddi sonuçlara olan aşırı bağlılıktan kurtarır. Kişi, elinden geleni yapar (sebeplere riayet eder), ancak kalbini o sebeplerin sonucuna bağlamaz. Çünkü sonucu yaratanın Allah olduğunu bilir. Bu, bir kayıtsızlık hali değil, ihsan şuuruyla, yani Allah'ı her an görüyormuşçasına (O seni görüyor) hareket etme halidir. Bu şuura eren kişi, artık insanların övgü/yergisine, dünyalık kazanç/kayıplara aynı derecede bağlanmaz.
- Bağlanılacak Tek Şey: Allah'ın Rızası (Sonuç Değil, Niyet)
Ayet: "De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O'nun ortağı yoktur. Bana bu emrolundu ve ben müslümanların ilkiyim." (En'am Suresi, 162-163. Ayetler)
Felsefi ve Manevi Açıklama:
Bu ayet, bağlılık yasasının pratikteki manifestosu gibidir. Kişi, tüm eylemlerinin (ibadetler, çabalar, ilişkiler) meyvesine (sonuca) değil, bu eylemleri kimin için ve niçin yaptığına odaklanır. Eğer niyet "âlemlerin Rabbi olan Allah'ın rızasını kazanmak" ise, o zaman sonuç istenildiği gibi olmasa bile, o çaba zayi olmaz. Çünkü asıl ölçü niyet ve samimiyettir. Bu, bir iş adamının iflas etmesi halinde kimliğini yitirmemesi, bir öğrencinin sınavı kazanamadığında kendini değersiz görmemesi için en güçlü manevi temeldir. Yapılan işin kendisi, Allah'a bir bağlılık (kulluk) niyetiyle yapıldığı için zaten değerlidir.
- Bağlanılmaması Gerekenler: Dünya ve Süslü Gösterilenler
Ayet: "Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmura benzer ki; bitirdiği ot, ekincilerin hoşuna gider. Sonra kurur, onu sapsarı görürsün. Sonra da çerçöp olur. Ahirette ise çetin bir azap; Allah'tan mağfiret ve bir rıza vardır. Dünya hayatı ise aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir." (Hadid Suresi, 20. Ayet)
Ayet: "Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan iyi ameller ise, Rabbinin katında sevapça da üstündür, beklence de." (Kehf Suresi, 46. Ayet)
Felsefi ve Manevi Açıklama:
Bu ayetler, bağlılık yasasının neden gerekli olduğunu ontolojik olarak açıklar. Dünya ve içindekilerin doğası fani (geçici) ve aldatıcıdır. Ona "süs" denmesi çok derin bir mecazdır. Süs, asıl olanın üzerine gelir, onu geçici olarak güzelleştirir ama kendi başına bir değer ve kalıcılık taşımaz. İnsan, süse (mal, mülk, makam, şöhret) bağlandığında, asıl olanı (ahiret, kalıcı iyilikler, Allah'ın rızası) gözden kaçırır. Ayetler bize, bu geçici süslere bağlanmak yerine, onları "asıl olanı" kazanmak için bir araç (vesile) olarak görmemizi öğütler. Bu, Stoacılıktaki "kontrol edilemeyen şeylere bağlanmama" prensibinin çok daha ötesinde, metafizik bir temele oturur: Geçici olan şeye bağlanmak, zaten yok olmaya mahkum olduğu için, kaçınılmaz olarak acı ve hüsran getirecektir.
- Yasayı İhlalin Sonucu: Hüzün ve Tasası
Ayet: "Kim benim hidayetime uyarsa o sapıklığa düşmez ve mutsuz olmaz. Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, onun için sıkıntılı bir hayat vardır ve onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz." (Taha Suresi, 123-124. Ayetler - mealen)
Felsefi ve Manevi Açıklama:
Bu ayet, bağlılık yasasının psikolojik sonucunu net bir şekilde ortaya koyar. Allah'ın zikrinden (hatırından, öğüdünden) yüz çevirmek, O'na değil de başka şeylere (mala, nefse, şeytana) bağlanmak, kaçınılmaz olarak "sıkıntılı bir hayat (hayatun dank)" getirir. "Dank", dar, bunaltıcı, sıkıntılı demektir. Çünkü kişi, kontrol edemediği, elinden kaçıp gidebilecek, onu asla tam anlamıyla tatmin etmeyecek şeylere kalbini bağlamıştır. Bu, sürekli bir endişe, korku ve doyumsuzluk halidir. Yasayı ihlal edenin ödülü, içsel bir ıstıraptır.
- Kurtuluş Formülü: Zikir ve Şükür
Ayet: "Öyleyse siz beni anın ki, ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!" (Bakara Suresi, 152. Ayet)
Felsefi ve Manevi Açıklama:
Bağlılık yasasını pratikte nasıl uygulayacağımızın formülüdür bu ayet. Zikir (anmak), kalbi Allah'a bağlayan bir eylemdir. Sürekli O'nu hatırda tutan bir kalp, geçici şeylere bağlanmaya fırsat bulamaz. Şükür ise, elde olana odaklanmak ve onun asıl kaynağının Allah olduğunu bilmektir. Şükür, kişiyi "daha fazlasını isteme" hırsından (açgözlülükten) kurtarır ve mevcut olanda huzur bulmasını sağlar. Nankörlük (küfr) ise, nimeti görmezden gelmek ve/veya onu yanlış yere (sebeplere) bağlamaktır, bu da bağlılık yasasının ihlalidir.
Sonuç ve Felsefi Sentez
Kur'an-ı Kerim'in öğrettiği "Bağlılık Yasası", pasif bir boyun eğiş veya dünyadan el etek çekme değildir. Aksine, çok aktif ve bilinçli bir tercih ve yönelim halidir.
- Niyetlerin Islahı:Eylemleri sonuçları için değil, Allah'ın rızası için yapmak.
- Kalbin Temizlenmesi:Dünyanın fani süslerine karşı kalpte bir bağlılık (tama) oluşmasına izin vermemek.
- Güvenin Tesisi:Sonuçları ve rızkı yaratanın Allah olduğuna tam bir kalp ile inanmak (tevekkül).
- Sürekli Farkındalık:Her an Allah'ın huzurunda olduğunun bilinciyle (ihsan) yaşamak.
Bu yasaya göre, asıl trajedi, bir şeyleri kaybetmek değil, onları kaybedeceğini bile bile onlara kalbini bağlamak ve bu yüzden sürekli bir kaybetme korkusuyla yaşamaktır. Kurtuluş ise, her şeyin geçici, asıl ve kalıcı olanın ise yalnızca Rabbi olduğu bilincine ererek, sebeplere yapışmakla birlikte kalbi yalnızca O'na bağlamaktadır.
"Hakiki huzur, ancak Allah'ı zikretmekle olur." (Rad Suresi, 28. Ayet) sırrı, bu yasanın en öz ifadesidir.
Bağlılık yasasının özünü, dini ve tasavvufi bir kıssa formunda anlatan bir hikaye:
Hazine Avcısı ile Bilge
Genç ve hırslı bir adam olan Amir, dünyadaki en büyük hazinenin peşine düşmüştü. Sürekli seyahat eder, dağları, dereleri aşar, her duyduğu define hikayesinin peşinden koşardı. Ama bulduğu her küçük hazine, onun gözünü daha da fazla doyurmaz, içindeki açlığı daha da körüklerdi. Sürekli bir sonrakinin, daha büyüğünün hayalini kurardı.
Bir gün, bir köydeki bilge bir zata danışmaya karar verdi. Köyün kenarındaki mütevazı kulübesinde yaşayan bu bilge, çevre köylerde "hiçbir şeye sahip olmayan ama her şeyi varmış gibi mutlu olan adam" olarak bilinirdi.
Amir, bilgenin yanına vardı. Gözleri hırsla parlıyordu.
"Ey bilge zat," dedi. "Beni yıllardır bir hazine arayışı sürüklüyor. Ama bulduklarım beni bir türlü mutlu etmiyor. Söyler misin, dünyadaki en değerli hazine nerede saklı? Ona nasıl ulaşabilirim?"
Bilge, genç adamın telaşlı halini sakinlikle süzdü. Hafifçe gülümsedi.
"Senin aradığın hazineyi biliyorum," dedi. "Hatta onun yerini de. Ama oraya giden yol zorlu ve tehlikelidir. Pek çok kişi yolda kaybolmuş, kimisi de hazineyi bulduğu halde onunla birlikte kendini de kaybetmiştir."
"Hiçbir zorluk beni yıldıramaz!" diye atıldı Amir. "Yeter ki bana yolu tarif et."
"Peki," dedi bilge. "Şu karşındaki uçsuz bucaksız çölü görüyor musun? Hazine, çölün tam ortasında, bir vahanın içindeki bir ağacın altında gömülü. Ama dikkat et. Oraya varana kadar, yanına su dışında hiçbir şey almamalısın. Ve en önemlisi... hazineyi bulduğunda, onu alıp hemen geri dönmelisin. Sakın oyalandığında, vahada fazla kaldığında, hazineye bakakaldığında, onunla gururlandığında, o hazine seni oraya bağlar ve bir daha asla çıkamazsın."
Amir, bilgenin uyarılarını dinledi ama aklı sadece hazinedeydi. Ertesi gün, bolca su alıp çöle doğru yola koyuldu. Güneş kavurucuydu, kum fırtınaları yüzünü yalıyordu. Günlerce yürüdü. Neredeyse umudunu kaybedecekken, ufukta yeşillikleri gördü. Koşarak vahaya ulaştı. Gerçekten de, vahanın ortasındaki hurma ağacının altında, ışıl ışıl parlayan, devasa bir hazine vardı. Altınlar, mücevherler, göz kamaştırıcı eşyalar...
Amir, sevinçle hazinenin üzerine atıldı. İçi coşkuyla dolmuştu. Aklına bilgenin sözleri geldi: "Al ve hemen dön!" Ama bir an, şöyle bir dinleneyim, biraz suyumu tazeleyeyim, hazinenin keyfini biraz çıkarayım diye düşündü. Hemen dönmek istemedi. Zaferini kutlamak, emeğinin karşılığını şöyle bir seyretmek istiyordu.
Vahada bir kulübe buldu. Hazineyi içeri taşıdı. İlk gün, sadece seyretti. İkinci gün, altınları saymaya başladı. Üçüncü gün, "Acaba daha fazlası var mı?" diye etrafı kazdı. Bir hafta sonra, artık hazineyi bırakıp dönmek aklına bile gelmiyordu. Ona bakmak, onunla oynamak, onun hayalini kurmak onu o kadar sarmalamıştı ki, çölü aşarak geldiği yolu, evini, ailesini unutmuştu. Hazine, onun için bir nimetten çok, bir tutkuya, bir esarete dönüşmüştü.
Aylar geçti. Amir, vahada, hazinesiyle yalnız başına, onun esiri olarak yaşıyordu. Bir gün, bir kum fırtınası çıktı. Rüzgar, kulübeyi yerle bir etti. Amir, hazinesini kumların altında kaybetti. Çılgına döndü, kumları elleriyle kazmaya başladı. Ama ne kadar kazsa da hazinesini bir türlü bulamıyordu. Suyu bitmiş, gücü tükenmişti. Umutsuzluk içinde yığılıp kaldı.
O sırada, bir gölge üzerine düştü. Başını kaldırdığında, bilgeyi karşısında gördü. Bilge, elinde bir testi su ve bir hurma dalıyla ona bakıyordu.
"Bilge," diye inledi Amir, "hazinemi kaybettim. Her şeyimi kaybettim."
Bilge, testiden suyunu verdi, hurmayı uzattı. Sonra yere, kumların üzerine oturdu.
"Evlat," dedi. "Sen asıl hazineyi, ben sana tarif ettiğimde kaybetmiştin."
Amir, şaşkınlıkla bilgeye baktı. "Ne demek istiyorsun? Hazine işte buradaydı, ben onu buldum ama sonra kumlar onu aldı!"
"Hayır," dedi bilge sesi yumuşak ama anlamı derin. "Asıl hazine, hiçbir şeye bağlanmadan özgür kalabilmektir. Ben sana, 'al ve hemen dön' dedim. Çünkü hazine, senin yolculuğundaki bir ödüldü; yolculuğun kendisi değildi. Senin son durağın değil, sadece bir menzildi. Ama sen ona bağlandın. Onu elinde tutmak, onunla bir olmak istedin. İşte o an, onun senin efendin oldu. Sen onu buldum sanırken, o seni buldu ve esir aldı."
Amir, gözleri dolarak etrafa baktı. Kumlar, kaybettiği hazinesinin yerini işaret ediyordu ama şimdi o hazinenin hiçbir değeri yoktu.
"Peki," diye sordu içi burkularak, "şimdi ne yapmalıyım?"
Bilge, ayağa kalktı ve Amir'e elini uzattı.
"Şimdi, kaybettiğin şeyin aslında bir hazine olmadığını anlayarak yola geri dönmelisin. Suyunu tazele, azığını topla. Yürümelisin. Artık aradığın hazinenin, bir yerde gömülü altınlar olmadığını biliyorsun. Asıl hazine, hiçbir hazineye muhtaç olmadan yürüyebilmektir. İşte o zaman, her adımın bir hazine, her anın bir define olacak. Çünkü artık bağlanmayacaksın. Sadece yol alacak, ve yolculuğun her anının, Allah'ın sana bir lütfu olduğunu bileceksin."
"O'na (c.c.) bağlan. O'ndan iste. O'na şükret. O'na dayan. O zaman, elindeki bir hurma, bir yudum su, en büyük hazineden daha değerli olur. Çünkü onlar, Senin olan değil, O'ndan gelen nimetlerdir. Ve O'ndan gelen her şey, zaten en kıymetli olandır."
Amir, bilgenin elinden tutup ayağa kalktı. Sırtına çantasını attı. Artık ağırlığı, sadece suyundan ibaretti. İçi, kaybettiği hazinelerle değil, bulduğu yeni bir özgürlükle doluydu. Çölü aşmak için değil, çöldeki yolculuğun her anını yaşamak için yürümeye başladı. Çünkü artık gerçek hazinenin ne olduğunu biliyordu: Hiçbir şeye bağlanmadan, her şeyin sahibi olan'a bağlanmak.
DIĞER HABERLER
-
BEREKET YASASI VE KITLIK BİLİNCİ
02 Eylül 2025, 01:39 -
AKIŞ YASASI
02 Eylül 2025, 01:13 -
DİKKAT YASASI
02 Eylül 2025, 00:43 -
BAĞLILIK YASASI
02 Eylül 2025, 00:12 -
YANSITMA YASASI
01 Eylül 2025, 23:50 -
YANSIMA YASASI
01 Eylül 2025, 23:09 -
DİRENÇ YASASI
01 Eylül 2025, 01:21 -
ÇEKİM YASASI
01 Eylül 2025, 00:49 -
İSTEK YASASI
31 Ağustos 2025, 23:53 -
İÇERİDE NASILSA DIŞARIDA DA ÖYLEDİR YASASI
31 Ağustos 2025, 23:44