AYIRT ETME YASASI 06 Eylül 2025, 23:41

"Ayırt Etme Yasası" denildiğinde, felsefe tarihinde iki temel anlam akla gelir. Bunları her ikisini de detaylandıralım.
- Leibniz'in "Özdeşlerin Ayırt Edilemezliği Yasası" (Law of the Identity of Indiscernibles)
Bu, konuya dair en meşhur ve en derinlikli felsefi yasadır. Alman filozof Gottfried Wilhelm Leibniz (1646-1716) tarafından ortaya atılmıştır.
Yasannın Özü:
"Eğer iki şey ayırt edilemezse, o zaman özdeştirler."
Daha teknik ifadesiyle: Hiçbir özellik bakımından birbirinden ayırt edilemeyen iki töz (varlık, nesne) olamaz. Eğer A ve B'nin tüm özellikleri (nitelikleri, yüklemleri) aynıysa, o zaman A ve B aynı şeydir.
Derinlemesine Açıklama:
- a) Temel Mantığı:
Leibniz bu yasayı, metafiziğin ve mantığın temel bir ilkesi olarak görür. Basit bir örnekle başlayalım:
İki tane "tamamen aynı"elma düşünün. Aynı renk, aynı ağırlık, aynı tat, aynı koku, aynı geçmiş (aynı dalda yan yana büyümüşler), aynı konumda (aynı anda aynı yerdeler)... Tüm bu özellikler gerçektentamamen aynıysa, o zaman bu iki elma değil, tek bir elmadır. Onları "iki" olarak saymamızın tek nedeni, onları ayırt edebileceğimiz en az bir özelliğin olmasıdır: uzamdaki konumları. Biri diğerinin 1 cm solundadır. İşte bu "konum" onları ayırt eden özelliktir. Leibniz'e göre, konum bile bir şeyin tanımlayıcı bir özelliğidir. - b) Metafizik ve Epistemolojik Sonuçları:
- Bireysellik (Individuation) Problemi:Bir şeyi diğer tüm şeylerden ne ayırır? Leibniz'in cevabı: Onun tüm özelliklerinin toplamıdır. Her birey (monad, Leibniz'in temel varlık birimi), kendi eşsiz özellikler kümesine sahiptir ve bu onu evrendeki her şeyden farklı kılar. İki yaprak asla tamamen aynı değildir.
- Uzam ve Zamanın Doğası:Leibniz, Newton'dan farklı olarak, uzam ve zamanın mutlak ve şeylerden bağımsız olmadığını düşünür. Ona göre uzam ve zaman, şeyler arasındaki ilişkilerden doğan birer olgudur. Bu nedenle, konum farkı bile bir ayırt edici özelliktir.
- Tanrısal Kanıt:Leibniz, bu yasayı bazen tanrının varlığına ve mükemmelliğine bir kanıt olarak kullanır. Tanrı mükemmel bir varlık olduğu için, hiçbir şeyi sebepsiz yere yapmaz. Evrende tamamen özdeş iki şey yaratmanın hiçbir "yeterli sebebi" (Leibniz'in bir diğer temel yasası) olamaz. Bu, gereksiz bir tekrar ve israf olurdu.
- c) Eleştiriler ve İtirazlar:
- Maxwell'in Cini ve Kuantum Mekaniği:Klasik fizikte bu yasa makul görünür. Ancak kuantum mekaniği ciddi bir meydan okuma sunar. Özdeş parçacıklar (örneğin, iki elektron) tüm içsel özelliklerde (kütle, spin, yük) tamamen aynıdır. Onları ayırt etmenin hiçbir yolu yoktur ve hatta ayırt edilemez olmaları sistemin matematiği için hayati öneme sahiptir (istatistiğin kökeni). Kuantum alan teorisinde, parçacıklar "bireyler" değil, alanın uyarılmaları olarak görülür, bu da Leibnizci bireysellik fikrini zayıflatır.
- Olası Dünyalar:Leibniz'in kendi sisteminde bile, farklı olası dünyalarda, tüm özellikleri aynı olan iki farklı birey olabilir mi? Bu, halen tartışılan bir konudur.
- Mantıksal / Psikolojik Anlamda "Ayırt Etme Yasası"
Bu, daha çok bilgi kuramı (epistemoloji) ve psikoloji ile ilgilidir. Buradaki yasa daha çok bir "yeteneği" veya "süreci" ifade eder.
Yasanın Özü:
"Bir şeyi tanımak, onu diğer şeylerden ayırt edebilmektir."
Derinlemesine Açıklama:
- a) Bilginin Temeli:
Bu görüşe göre, bilgi edinme sürecimiz temelde ayırt etme(discrimination) faaliyetidir. Bir bebek başlangıçta dünyayı bulanık bir bütün olarak algılar. Zamanla:
- "Anne"yi "anne olmayan"dan ayırt etmeyi öğrenir.
- "Sıcak"ı "soğuk"tan ayırt eder.
- "Kırmızı"yı "mavi"den ayırt eder.
- "İyi"yi "kötü"den ayırt eder.
Felsefi anlamda, bir kavramı öğrenmek demek, o kavramın sınırlarını çizebilmek, onu diğer kavramlardan ayıran özellikleri belirleyebilmek demektir. Örneğin, "adalet" kavramını anlamak, onu "merhamet"ten veya "intikam"dan ayırt edebilmektir.
- b) Dil ve Anlam:
Ferdinand de Saussure gibi yapısalcı dilbilimciler, bir kelimenin anlamının, onu diğer kelimelerden ayıran farklarla (örneğin, "ağaç" kelimesi "çalı" ve "ot"tan farklarıyla) tanımlandığını söyler. Anlam, bir ayırt etmeler ağı içinde var olur. - c) Psikolojik Boyut:
Dikkat ve algı, ayırt etme yeteneğimize bağlıdır. Önemli olanı önemsiz olandan, sinyali gürültüden ayırt edemezsek, etkili bir şekilde işlev gösteremeyiz.
Sonuç: İki Yasanın Sentezi
Bu iki "Ayırt Etme Yasası" aslında birbirini tamamlar niteliktedir:
- Metafizik Düzey (Leibniz):Varlık dünyasının yapısı, özdeşlerin ayırt edilemeyeceği şekildedir. Gerçeklik, birbirinden ayırt edilebilir bireylerden oluşur.
- Epistemolojik Düzey (Bilgi Kuramı):Bizim bu gerçekliği bilme ve anlama yöntemimiz, onu oluşturan unsurları birbirinden ayırt etmekten geçer.
Leibniz'in yasası bize varlığın yapısını anlatırken, psikolojik/mantıksal yasa bize zihnimizin bu yapıyı nasıl kavradığını anlatır. İkisi birlikte, düşünce ile gerçeklik arasındaki derin bağı ortaya koyar: Gerçeklik ayırt edilebilir olgulardan oluştuğu için, zihin de onları ayırt ederek bilgiye ulaşabilir.
Umarım bu detaylı açıklama, "Ayırt Etme Yasası"nı anlamanıza yardımcı olmuştur. Üzerine düşünmek için gerçekten fevkalade verimli bir felsefi araçtır.
Günlük yaşamda "Ayırt Etme Yasasını" (hem Leibniz'in metafizik yasasını hem de bilgisel süreci) her yerde görebiliriz. Bu yasayı anlamak, dünyaya bakışımızı keskinleştiren bir mercek işlevi görür.
İki başlık altında inceleyip her birini günlük hayattan derinlemesine örneklerle açıklayalım.
- Leibniz'in Yasası: "Özdeşlerin Ayırt Edilemezliği"nin Günlük Yansımaları
Bu yasa, aslında "tıpatıp aynı" dediğimiz şeylerin aslında hiç de aynı olmadığını söyler. Onları "ayırt edemiyor oluşumuz", onların özdeş olduğu anlamına gelmez.
Örnek 1: İkizler
Senaryo: Mahallenizde bir çift tek yumurta ikizini tanıyorsunuz. Aynı saç, aynı gözler, aynı boy, aynı ses. İlk bakışta ayırt etmeniz imkansız. Siz onları "tıpatıp aynı" olarak nitelendirirsiniz.
Derinlemesine Analiz:
Leibniz'in yasası burada devreye girer. Eğer gerçekten özdeş olsalardı, aynı kişi olurlardı. Onları "iki" kişi yapan, aralarındaki ayırt edici özelliklerdir:
- Fiziksel Mikro Farklar:Parmak izleri kesinlikle farklıdır. Birinin yüzündeki bir ben, diğerinde yoktur. Saç tellerindeki moleküler düzen bile tamamen aynı değildir.
- Konum:Aynı anda aynı yerde olamazlar. Biri mutfaktayken diğeri salondadır. Bu konum farkı bile onları Leibniz için ayırt eder.
- Tarih ve Deneyim:Bu en önemli olanıdır. Birisi beş yaşında düşüp dizini yaralamış, diğeri yaramamıştır. Birisi matematikten nefret eder, diğeri sever. Bu kişisel tarih, onların kimliğini oluşturan eşsiz bir özellikler bütünüdür. Anneleri bile onları bu mikro tarihsel deneyimlerle (bakışları, gülüşleri, tepkileri) ayırt eder.
Çıkarım: Günlük hayatta "aynı" dediğimizde, aslında "benim ayırt edebileceğim kadar benzerler" demek isteriz. Leibniz bize, her şeyin -en benzeyenlerin bile- kendi eşsiz kimliği olduğunu hatırlatır.
Örnek 2: Seri Üretim Ürünler (Arabalar, Telefonlar)
Senaryo: Aynı fabrikada aynı robotlar tarafından aynı günde üretilmiş iki beyzbol topu düşünün. Gözle görülür hiçbir farkları yok.
Derinlemesine Analiz:
Metafiziksel olarak yine özdeş değillerdir.
- Moleküler Seviye:Atomlarının ve moleküllerinin düzeni tamamen aynı değildir. Mikroskobik seviyede mutlaka farklılıklar vardır.
- Uzamsal Konum:Mağazada rafın farklı yerlerinde dururlar. Biri satılır, diğeri satılmaz. Bu, onların kaderini ve ilişkisel özelliklerini değiştirir.
- Kullanım Tarihi:Biri bir profesyonel oyuncu tarafından bir şampiyonluk maçında kullanılır, diğeri bir çocuğun bahçesinde oynadığı top olur. Zamanla, aşınma, çizikler, lekelerle birbirinden iyice ayrışırlar. Nesnenin tarihi, onun kimliğinin bir parçası haline gelir.
Çıkarım: Bir şey ne kadar seri üretilirse üretilsin, onu diğerlerinden ayıran bir yaşam öyküsü (biyografi) vardır. Bu, nesnelere bile bir tür "bireysellik" kazandırır.
- Bilgisel / Psikolojik Ayırt Etme Yasasının Günlük Yaşamdaki İşleyişi
Bu, zihnimizin dünyayı anlamlandırma şeklidir. Kavramları, değerleri, insanları ve olayları nasıl öğrendiğimizin temelidir.
Örnek 1: Bir Yemeğin Lezzetini Ayırt Etmek
Senaryo: Gurme olmayan biri için "üzüm sirkesi" tektir. "Şu sirke ekşi, bu biraz daha yumuşak" diyemez.
Derinlemesine Analiz:
Bir gurme, lezzet algısını geliştirdikçe, "üzüm sirkesi" kavramını alt kategorilere ayırt etmeye başlar:
- Kaba Ayırt Etme:Önce "üzüm sirkesi şarap"ı "beyaz sirke"den ayırır.
- İnce Ayırt Etme:Sonra "tatları ayırt eder.
- Uzmanlık Seviyesinde Ayırt Etme:Aynı üzümden yapılmış sirkeleri bile, üzümün yetiştiği toprağın özelliklerine (terroir), yılına, sirke yapım tekniklerine göre ayırt edebilir.
Çıkarım: Bir alanda bilgili ve deneyimli olmak, o alanda daha ince ayırt etme yeteneği kazanmaktır. Bu sadece sirke için değil, müzik türleri, kahve çeşitleri, yazı tipleri, duvar boyası tonları vb. her şey için geçerlidir. Bilgelik, dünyayı daha fazla ayrıntıyla "ayırt edebilmektir".
Örnek 2: Ahlaki ve Etik Kararlar Vermek
Senaryo: İş yerinde size yapılan bir haksızlık karşısında ne yapacağınıza karar veriyorsunuz.
Derinlemesine Analiz:
Zihniniz, bu durumu diğer durumlardan ayırt etmeye çalışır:
- Bu bir yanlış anlaşılmamı, yoksa kasıtlı bir haksızlık mı? (Niyeti ayırt etmek)
- Bu durum, görmezden gelinebilecek küçük bir olaymı, yoksa şikayet edilmesi gereken ciddi bir mesele mi? (Önemi ayırt etmek)
- Karşı tarafın kötü bir günü müvar, yoksa süregelen bir davranış modeli mi? (Bağlamı ayırt etmek)
Vereceğiniz tepki (susmak, konuşmak, resmi yollara başvurmak), bu ayırt etme sürecinizin sonucudur. Etik olgunluk, durumlar arasındaki ince farkları (nüansları) ayırt edebilme kapasitesidir.
Örnek 3: İlişkilerde Sınır Koymak
Senaryo: Bir arkadaşınız sürekli sizden yardım istiyor ama siz ihtiyaç duyduğunuzda o yanınızda olmuyor.
Derinlemesine Analiz:
Burada iki kavramı ayırt etmeniz gerekir:
- Dostluk / Cömertlik(Vermek, yardım etmek)
- İstismar Edilmek / Sınırların İhlali(Karşılıksız alınmak)
Başlangıçta bu ikisi iç içe geçmiş olabilir. Zamanla, davranışların modelini ayırt etmeye başlarsınız. "Bu seferlik yardım etmek" ile "sürekli kullanılmak" arasındaki farkı görürsünüz. Sağlıklı bir ilişki kurabilmek, bu ayırt etme yeteneğine bağlıdır. "Hayır" diyebilmek, iki şeyi ayırt ettiğinizin eylemsel ifadesidir: "Sana yardım etmeyi" ve "senin kölen olmayı" ayırt ediyorum.
Sonuç: Günlük Hayat İçin Pratik Çıkarımlar
"Ayırt Etme Yasası"nı anlamak, size şunları kazandırır:
- Farkındalık:Etrafınızdaki dünyanın ne kadar karmaşık ve nüanslarla dolu olduğunun farkına varırsınız. Hiçbir şey gerçekten "tıpatıp aynı" değildir.
- Merak ve Öğrenme:Bir şeyi daha iyi anlamak istiyorsanız, onu benzerlerinden ayıran incelikleri araştırın. Bu, öğrenmenin en temel yoludur.
- Sağduyu ve Karar Verme:Durumları birbirine karıştırmazsınız. İşteki bir eleştiriyi, kişisel bir saldırıdan ayırt edebilmek, ilişkilerinizi ve mental sağlığınızı korur.
- Empati:İnsanların birbirinden ne kadar farklı olduğunu anlarsınız. Herkesin kendi eşsiz tarihi ve deneyimi olduğunu kavrarsınız, bu da size başkalarını yargılamak yerine anlama çabası kazandırır.
Kısacası, ayırt etmek, sadece bir şeyin ne olduğunu değil, aynı zamanda ne olmadığını da bilmektir. Bu yasayla yaşamak, hayatı siyah-beyaz değil, bir renk spektrumu olarak görmenizi sağlar.
"Ayırt Etme Yasası"nı Kuran perspektifinden, özellikle de Furkan kavramı merkezinde derinlemesine analiz edelim.
Giriş: Kuran'da "Ayırt Etme"nin Temel Çerçevesi
Kuran'da "ayırt etme" (tefrik) kavramı, genellikle Hak ile Batıl'ı, doğru ile yanlışı, helal ile haramı, adalet ile zulmü birbirinden kesin çizgilerle ayırma anlamında kullanılır. Bu, sadece zihinsel bir süreç değil, aynı zamanda ahlaki, toplumsal ve ontolojik (varlıksal) bir eylemdir. Kuran, insana bu ayırt etme yeteneğini (akıl, vicdan, vahiy) bahşettiğini ve ondan bu yeteneği kullanmasını beklediğini vurgular.
- "Furkan" Kavramının Derin Analizi
Furkan (الفرقان) kelimesi, Arapça'da "ayırmak, iki şey arasına sınır koymak" anlamındaki "f-r-k" (ف ر ق) kökünden gelir. "Furkan", bu ayırma işlemini yapan şeyin, yani "ayırt edici ölçüt" veya "kesin kriter"in adıdır.
Kuran'da Furkan üç temel düzeyde karşımıza çıkar:
- a) Bir İsim Olarak Furkan: Vahiy ve Kitaplar
Furkan, bizzat Kuran'ın ve diğer ilahi kitapların bir ismidir. Çünkü onların en temel işlevi, hakikati batıldan ayırmaktır.
- Bakara Suresi, 185. Ayet:"Ramazan ayı... insanlara yol gösterici, doğruyu yanlıştan ayırmanın açık delilleri (Furkan) olarak Kuran'ın indirildiği aydır."
- Analiz:Bu ayet, Kuran'ın "Furkan" olma vasfını doğrudan ortaya koyar. O, karmaşık hayat situationslarında insana neyin HAK (gerçek, doğru, adil) neyin BATIL (yanlış, sahte, adaletsiz) olduğunu gösteren bir ölçüt, bir mihenk taşıdır. Günlük bir karar vermeniz gerektiğinde, onu Kuran'ın ilkeleri süzgecinden geçirirsiniz. Bu, bir ayırt etme eylemidir.
- Âl-i İmrân Suresi, 4. Ayet:"...Daha önce de, insanlara doğru yolu göstermek üzere (Furkan'ı indirmişti)."
- Analiz:Furkan, "yol gösterici" ile eş anlamlıdır. Yolu, yoldan olmayandan ayıran şeydir.
- Enbiyâ Suresi, 48. Ayet:"Andolsun, biz Musa ile Harun'a, takva sahipleri için bir aydınlatma ve öğüt olarak Furkan'ı"
- Analiz:Burada Furkan, Tevrat için kullanılır. Tevrat'ın da aynı işleve sahip olduğu vurgulanır: Aydınlatmak ve ayırt etmek.
- b) Bir Olay Olarak Furkan: Kesin Zafer ve Kurtuluş
Furkan, tarihsel bir dönüm noktası, bir ayrım çizgisi anlamında da kullanılır. En meşhur örnek Bedir Savaşı'dır.
- Enfâl Suresi, 41. Ayet:"Furkan gününde (hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gün) iki ordunun karşılaştığı gün..."
- Derinlemesine Analiz:Bedir Savaşı, sadece bir askeri çarpışma değildi. O gün, iman ile küfrün, tevhid ile şirkin, zulüm ile adaletin, çıkar ile hakikatin birbirinden kesin olarak ayrıldığı bir "ayırım günü" (Yevmu'l-Furkan) olarak tanımlanır. Bu, Leibniz'in metafizik yasasının tarihsel ve toplumsal tezahürüdür. Görünüşte iki grup savaşıyordu, ama özde onların tüm nitelikleri (inanç, niyet, değerler) farklıydı. Furkan günü, bu içsel ve özdeş olmayan niteliklerin dışa vurulduğu, somut bir sonuçla tezahür ettiği gündür. Bu, Allah'ın, inananların lehine bir "ayırt etme" fiilidir.
- c) Bir Yeti Olarak Furkan: Ahlaki ve Manevi Sezgi
Furkan, Allah'ın takva sahibi kullarına bahşettiği bir içgörü, bir basiret (kalp gözü) yeteneğidir.
- Enfâl Suresi, 29. Ayet:"Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, O, size bir Furkan (iyi ile kötüyü ayırt edecek bir anlayış) verir..."
- Derinlemesine Analiz:Bu ayet, konunun kalbine işaret eder. Furkan sadece dışsal bir kitap değil, aynı zamanda içselleştirilmiş bir yetenektir. Takva (Allah'ın sınırlarına riayet etme bilinci) ile terbiye edilen kalp ve akıl, otomatikman bir ayırt etme melekesi kazanır. Artık kişi, olayların ve davranışların arkasındaki niyetleri, hangi seçimin hakka yakın hangisinin batıla yakın olduğunu sezgisel olarak Bu, günlük hayatta karşılaştığımız gri alanlarda (ne tamamen haram ne tamamen helal olan durumlarda) bize yol gösteren içsel bir pusuladır.
- "Furkan" ile "Ayırt Etme Yasası"nın İlişkisi: Derin Bir Sentez
Şimdi, Batı felsefesindeki "Ayırt Etme Yasası" ile Kuran'daki "Furkan" kavramını yan yana koyalım:
Özellik |
Leibniz'in Ayırt Etme Yasası |
Kuran'da Furkan Kavramı |
Ortak Nokta ve Sentez |
Temel İşlev |
Özdeş olmayan şeyleri birbirinden ayırmak. |
Hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırmak. |
Gerçekliğin doğasında bir ayrım vardır. Hak ile batıl, aynı ve özdeş değildir. Furkan, bu ontolojik (varlıksal) ayrımı gösteren araçtır. |
Metod |
Mantık, özelliklerin analizi, yeterli sebep. |
Vahiy, akıl, vicdan, takva ile beslenen basiret. |
Ayırt etmek için bir ölçüte (criterion) ihtiyaç vardır. Leibniz için bu mantık, Kuran için bu vahiydir (Furkan'ın kendisi). |
Hedef |
Hakikate ulaşmak, gerçekliği anlamak. |
Hakikate (Hakka) ulaşmak, Allah'ın rızasını kazanmak. |
Nihai hedef, "Hakikat"tir. Her iki sistem de, şeylerin görüntüsünün ötesindeki asıl gerçekliği (hakikatini) ayırt etmek ister. |
Günlük Hayat |
Nesneleri, insanları, kavramları daha iyi anlamak. |
Ahlaki seçimler yapmak, helal-haram sınırlarını gözetmek. |
Pratik bir rehberlik sunar. Leibniz'in yasası bize daha keskin bir zihinsel bakış, Furkan ise hem zihinsel hem de ahlaki bir pusula sunar. |
Sonuç ve Pratik Çıkarımlar
Kuran perspektifinden "Ayırt Etme Yasası", bize şunları öğretir:
- Vahiy bir Ayırt Etme Aracıdır:Kuran, hayatın karmaşasında bize yol gösteren, en temel ayrımları (Hak-Batıl) gösteren bir "Furkan"dır. Ona başvurmak, bir filozofun mantık kurallarına başvurması gibidir.
- Tarih ve Olaylar Ayrımın Alanıdır:Bedir'de olduğu gibi, tarihteki dönüm noktaları, aslında derinde var olan ayrımların (iman-küfür) su yüzüne çıktığı "Furkan" anlarıdır. Bireysel hayatımızda da yaşadığımız krizler ve seçim anları, bizim için birer "Furkan" imtihanı olabilir.
- Ayırt Etme Yetisi İçselleştirilebilir:Takva ile, Furkan sadece dışsal bir kitap olmaktan çıkar, içimizde bir melekeye (yeteneğe) dönüşür. Bu, Müslüman bireyin ulaşabileceği en yüksek manevi mertebelerden biridir: Basiret sahibi olmak. Artık kişi, olayların perdesinin arkasını gören, niyetleri ve sonuçları önceden sezebilen bir furkan sahibi olur.
Kısacası, Kuran'ın "Furkan" kavramı, "Ayırt Etme Yasası"nı sadece zihinsel ve felsefi bir düzlemde değil, aynı zamanda ahlaki, tarihsel ve manevi bir düzlemde ele alır ve onu, insanın Allah ile olan ilişkisinin merkezine yerleştirir.
"Ayırt Etme Yasası"nı, üniversiteli Furkan'ın hayatından kesitlerle anlatan bir hikaye:
Furkan'ın Furkan'ı Bulma Yolculuğu
Furkan, şehrin kalabalık üniversitesinde okuyan, ailesinden uzakta, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir gençti. Adı "Hak ile batılı birbirinden ayıran" anlamına geliyordu ama o, hayatının kendisini nasıl ayırt etmesi gerektiği konusunda sürekli sınadığı bir sınav olduğunu düşünüyordu.
Ders: Leibniz'in Metafizik Yasası
Furkan, Pazartesi sabahı Felsefe dersinde uykulu gözlerle dinliyordu hocayı. Hoca, Leibniz'in "Özdeşlerin Ayırt Edilemezliği Yasası"nı anlatıyordu: "İki şeyi ayırt edemiyorsanız, aslında aynı şeydirler..."
Furkan'ın aklına, part-time çalıştığı süpermarketteki rafları dizen makinesi geldi. Aynı fabrikadan çıkmış, aynı kodlara sahip yüzlerce konserve kutu. Gözle görülür hiçbir farkları yoktu. Ama Leibniz'e göre özdeş değillerdi. Biri rafın en önünde, müşterilerin elinde yıpranmış, diğeri en arkada tozlu bir köşede duruyordu. "Konum" onları ayırıyordu. Biri bugün satılacak, diğeri aylarca kalacaktı. "Tarih" ve "kader" onları farklı kılacaktı. Furkan, makineye yerleştirirken aslında her bir kutuya farklı bir gelecek yazdığını fark etti. Görünüşteki aynılık, aldatıcıydı.
Sınav: Psikolojik Ayırt Etme
Akşam işe gittiğinde, müdürü onu çağırdı. "Furkan, depodaki eski ürünleri indirip yeni gelenleri yerleştireceksin. Son kullanma tarihlerine dikkat et! Ayırt etmeyi iyi yap, karıştırma olur mu?"
Furkan depoya indi. Tozlu kutular, birbirine benzer onlarca koli. İşi, görünüşte aynı olanların arasındaki o ufacık, hayati farkı bulmaktı: Tarih. Dikkatle incelemeye, kutuların üzerindeki küçük yazıları ayırt etmeye başladı. Bu, sadece fiziksel bir iş değil, zihinsel bir antrenmandı. "Belki de hayatın özü budur," diye düşündü. "Önüne gelen her şeyi, her ilişkiyi, her fırsatı, son kullanma tarihine, yani değerine ve kalıcılığına göre ayırt edebilmek."
İkilem: Ahlaki Ayırt Etme
Bir cumartesi gecesi, işten çıkmış, otobüsü bekliyordu. Yaşlı bir amca, yanına yaklaştı. "Evladım, param kalmadı, hastaneye yetişmem lazım. Bir otobüs ücreti kadar yardım edebilir misin?"
Furkan'ın cebinde iki bozukluk vardı. Biri ertesi günün simidi, diğeri otobüs parasıydı. İçinde bir şüphe uyandı: "Bu bir dilencilik hilesi mi, yoksa gerçek bir ihtiyaç mı?" Hocasının dediği o içsel "Furkan" yeteneği devreye girmeliydi. Adamın gözlerine baktı. Gözlerindeki telaş ve çaresizlik, yırtık pırtık ceketinden daha gerçek göründü. Furkan, "şüphe" ile "merhamet"i ayırt etmek zorundaydı. Otobüs parasını adama uzattı. "Geçmiş olsun amca," dedi. Yürüyerek eve gidecekti belki, ama içi rahattı. Doğruyu yanlıştan, gerçek ihtiyacı sahteden ayırt etmişti.
Büyük Karar: Furkan Anı
Okul dönemi sona ererken, Furkan'ın önüne iki staj teklifi çıktı.
- Teklif A:Prestijli bir firma. İyi maaş, göz alıcı bir isim. Ancak çalışma saatleri uzun, ortam rekabetçi ve etik olarak şüpheli bazı işler yapılabiliyordu.
- Teklif B:Küçük, butik bir ofis. Maaşı daha düşüktü ama patronu, Furkan'ın değerlerine ve ders programına saygı duyuyor, ona gerçekten bir şeyler öğretmek istiyordu.
Furkan, uzun uzun düşündü. İki teklif de "staj" adı altında geliyordu. Görünüşte benzerlerdi. Ama tıpkı Leibniz'in ikizleri gibi, tıpkı süpermarketteki kutular gibi, özdeş değillerdi.
- Teklif A'nın özellikleri:Prestij, para, belirsiz etik, ruhsuzluk.
- Teklif B'nin özellikleri:Mütevazılık, öğrenme, değerler, insaniyet.
Furkan, hayatındaki bu "Furkan Anı"nı, yani hak ile batılın, doğru ile yanlışın birbirinden ayrıldığı o kritik dönüm noktasını yaşıyordu. İçindeki "takva pusulası" ona ikinciyi işaret ediyordu. Kısa vadeli kazancı değil, uzun vadeli huzur ve değeri seçti. Teklif B'yi kabul etti.
Sonuç
Furkan, o yaz stajında çok şey öğrendi. Ama öğrendiği en değerli şey, sınıfta duyduğu o felsefi yasanın ta kendisiydi. Hayatın, sürekli ayırt etme üzerine kurulu olduğunu anladı:
- Aynı görünen işlerinfarklı değerlerini,
- Aynı görünen insanlarınfarklı niyetlerini,
- Aynı görünen seçeneklerinfarklı sonuçlarını ayırt etmeyi öğrenmişti.
Adının bir lütuf olduğunu anladı. Furkan olmak, sadece bir isim değil, bir yolculuktu. Hak ile batılın, anlık haz ile kalıcı değerin arasına bir çizgi çizebilmekti. Ve bu çizgiyi çizebilmek için, önce onların asla "özdeş" olmadığını, aralarında her zaman ayırt edilebilecek derin farklar olduğunu kavramak gerekiyordu.
Furkan, parkta oturup ders çalışırken artık sadece kitaplardaki bilgileri değil, hayatın kendisinin onu eğiten, sınayan ve furkan sahibi bir insan olmaya doğru yoğuran bir süreç olduğunu biliyordu.
DIĞER HABERLER
-
DUA YASASI
07 Eylül 2025, 23:55 -
ONAYLAMA YASASI
07 Eylül 2025, 01:13 -
AYIRT ETME YASASI
06 Eylül 2025, 23:41 -
SORUMLULUK YASASI
04 Eylül 2025, 01:32 -
KARMA YASASI
04 Eylül 2025, 00:11 -
DENGE VE KUTUPLULUK YASASI
03 Eylül 2025, 22:32 -
BAŞARI YASASI
03 Eylül 2025, 02:18 -
TEZAHÜR YASASI
03 Eylül 2025, 01:57 -
REFAH YASASI
03 Eylül 2025, 01:08 -
Deepak Chopra'nın Niyet ve Arzu Yasası'nın 7 İlkesi (Özet)
03 Eylül 2025, 00:54