04 Şubat 2019, 17:51 tarihinde eklendi

Sahip olduğumuz en büyük enerji, sevgidir.

Sahip olduğumuz en büyük enerji, sevgidir.

İçten sevginin ne demek olduğunu bilen insanlar, DNA'larının şeklini değiştirebilir.

Daha sonra, bu teste HIV hastalarıyla devam edildi ve hastanın, kabul görme,minnettarlık ve sevgi gibi duygularla beslenirken,bu duygulardan mahrum kaldığı zamana oranla üç yüz bin kez daha kuvvetli bir direnç oluşturduğu ortaya çıktı.


Sağlıklı bir yaşamın bir sırrı da işte budur. Görünüşe göre, daima sevinç, sevgi, şükran ve takdir duyguları içinde olmak tavsiyeye değer, çünkü bu sayede savunma mekanizmamızı üç yüz bin kat güçlendirebiliriz. Pozitif duygular, bağışıklık sistemimizi güçlendirdiği için, bu yolla birçok hastalığı önleyebiliriz.
Ama hepsi bu kadar mı? Acaba sağlığımızı geri kazanabilir miyiz? Şurası muhakkak ki bu hususta birçok başarı hikayesi var. 

Benim de hayatımda, vücudumun kendi kendini tedavi etme mekanizması ile ilgili, klasik tıbba göre gerçekleşmesi mümkün olmayan birçok tecrübem
vardır: Daha yirmi yaşındaydım ve ağır sırt ağrıları çekiyordum. Çevremdekiler beni bu sahanın otoritelerinden birine yolladılar. Doktorun ilk muayenesinden sonra koyduğu teşhis yıkıcıydı. Bana, Morbus Bechterew adı verilen ve omurganın iltihaplanmasına yol açan kronik bir hastalığım olduğunu söyledi. Birkaç sene içinde sırtım tamamen sertleşecekti. Yanılma payı yoktu, tüm tahliller bunu gösteriyordu. Ben ilk şoku atlattıktan sonra tekrar bir araya gelip nasıl bir terapi uygulayacağımızı belirlemek için bir hafta sonrasına yeni bir randevu kararlaştırdık. Şurası kesin ki; hastalığın tedavisi mümkün değildi ve ben artık aktör olarak çalışamayacaktım. Kısa bir süre içinde omurgam sanki bir tek kemikmişçesine sertleşecekti. Sadece o kadar da değil, aynı zamanda sırtım kamburlaşacak ve ben sadece yere bakabilir hale gelecektim. Aradan bir hafta geçti, hayatımın en zor haftası. O zamanlar istek gücü ile başarmak konusunda ya da kuantum fiziği hakkında hiçbir bilgim yoktu. İnsanın düşünce gücüyle DNA'sını bile değiştirebileceğini bilmiyordum, bildiğim tek şey vardı: "Ben sağlıklıydım. Sırtım bir harikaydı. Sırtımı seviyordum. Güçlü kuvvetliydim. Hayat dolu ve hareketli
. . . "
Hemen bir senelik tenis kursuna kaydoldum. Kafam karışık olduğu için değil, sonunda kendime gelmekten çok mutlu olduğum için, sağlıklı olmanın
değerini anladığım için. Hayatım yeni başlıyordu, bundan hiç şüphem yoktu! Bu komik şakaya güldüm, bana yapılan bu uyarıya müteşekkirdim,
uyanmıştım ve kendimi, içimdeki yaşamı hissettim. Sağlıklıydım. Gece gündüz, her dakika ve her saniye içimde gerçekleşen mucizeye odaklanıyordum.
Çevremdekiler bu duruma çok şaşırıyordu. Kimse nasıl böyle neşeli, mutlu, herkese ve her şeye karşı sevgi dolu olduğumu açıklayamıyordu.
Dans ediyor, şarkı söylüyordum. Hayata bağlıydım, hayatla bir bütün olmuştum. O zamana kadar yaşamın bana sunduklarının değerini biliyor ve bunun için şükrediyordum. Doktordaki randevumun zamanı gelmişti, tekrar muayeneler, tahliller. Doktor, karşısında böyle neşeli bir hasta bulduğuna çok şaşırmıştı ve sonra
bomba patladı. Mümkün değil, akıl almaz bir şey, böyle şey daha önce görülmedi. Bir karışıklık olması imkansız. Buna rağmen karşımda kekeleyen bir
doktor, romatizma! iltihaplanma, omurga, zarar görmüş olan kalça eklemleri, ama her şey o kadar net ve açıktı ki. . . "Tekrar muayene etmeliyiz." Ama üç gün
sonra da bu alanın otoritesinin tüm bu olanlar için bir açıklaması yoktu. Kaybolmuş. Gitmiş. Hiçbir şey görülmüyor, hiçbir veri yok. Kan çökelme hızı tamamıyla normal, HLA-B27 görülmüyor, Spondilitten eser yok, doktor çok üzgün, hayır hayır tabii ki mutlu ama . . . Neredeyse, doktorun her şey beklediği gibi gitse daha mutlu olacağını düşündüm,böylece onun hayatı alıştığı gibi devam edecekti. O elimi sıkışı, şaşkın şaşkın baş sallayışı. Doktoruma nasıl sarılıp her şeyi doğru yaptığına onu inandırmaya çalıştığım, yardımcısı bayanı öpüp oradan ayrıldığım ve tenis oynamaya başladığım hala aklımda.O zaman neler olduğunu şimdi biliyorum. Bugün kendime verdiğim o hediyeden ve düşüncelerimin gücünden çok etkileniyorum.O zamanlar o güveni nereden mi aldım? Bilmiyorum.
Ama geriye dönüp baktığımda, bu olayın bana bugüne kadar süregelen, inanılmaz büyük bir özgüven kazandırdığını görüyorum. Bu ve bunun gibi başka tecrübeler bana, sağlığımızın kendi elimizde olduğunu öğretti. Buna kalpten inanıyorum.Ya sen neye inanıyorsun?
Her şey senin neye inandığına bağlı.
Kararını ver ve hayatını ona göre yönlendir.
Sahip olduğumuz en büyük enerji, sevgidir.

BİR CEVAP YAZ

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Doldurulması zorunlu alanlar işaretlendi *